Gönderi

Büyük bir saygı duyduğum bu adamın, kaderini sert bir midye gibi önüme açtığı kırk yıl öncesine rastlayan o akşamdan beri, yazar ve şairlerimizin, kitaplarında dile getirdiği olağanüstü hikayeler ve sahnelere koyduğu trajik oyunların hepsi bana çocukça ve anlamsız geliyor. Hepsinin sürekli yalnızca hayatın, duyguların açıkça ve kurallara bağlı bir biçimde sergilendiği ışıklı üst katlarını resmetmesi ama bu arada bodrum katlarında, kalbin dip mağara ve lağım kanallarında tutkunun gerçek ve tehlikeli canavarlarlarının fosfor gibi parlayarak turlamasını, saklı yerlerde çiftleşip en akıl almaz biçimlerde birbirlerini parçalanmasını göz ardı etmesi bir nevi boş vermişlik, korkaklık veya dar görüşlülükten mi kaynaklanır acaba?
Sayfa 109
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.