Gönderi

"Yaşamak güzel şey, çok güzel şey doğrusu" derken kurduğumuz hayaller; günü geldiğinde bu çağdan nefret ettirdi bizleri, etimizle kemiğimizle nefret ettirdi. Kimisi yaşamayı 'kendine körleşmek' olarak gördü, kimisi kendini kaybetmek için başladı bir mücadeleye. Kimi zaman göğe bakmak istedik, beraber sevinebilmek umuduyla. Kimi zamansa yalnızlığımıza döndük, hüznün son duraklarında bekleyenleri bulmak ümidiyle çıktığımız bu uzun yolda. Mutluluğumuz değer kaybetti, mutsuzluğa yükledik tüm anlamları ve incelikleri. Mutluluk çoğaldıkça değerini yitirir denildi, değerini yitirsin diye mutsuzluklarımızı paylaştık. Kimler geldi ve kimler geçti bu dünyadan. Arkalarında düşüncelerinden ve yaptıklarından başka bir şey bırakamayan bir yığın insan. Hepsinin bir başlangıcı, bir sonu oldu. Ama bazıları sonlarını o kadar güzel yazdı ki, başlangıçlar unutuldu. Okuduklarınız yeni bir romanın başlangıç cümleleri belki. Düşüncelerinin prangalarını açıp kağıda aktarabilmişlerin, ruhunun melodilerini notalara dökebilenlerin, zihninin yansımasını tuvallere geçirebilenlerin gölgeleri altında yeşeren yeni umutlarım, yeni hayallerim. Yaşam ve ölüm arasında bir arayış bizdeki. Kendimizi, benliğimizi bulma yolunda bir mücadele. Rüzgarda düşen yapraklar gibi nereye gideceğini bilmeden girilen bir yol bu yol. Ve işte şu an, tekrardan en başındayım; hayatın,yaşamın ve umutların. "Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendime çıkan bir yokuştum." -Özdemir ASAF
··
2.065 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.