Durgun Don serisi aralara birer kitap alarak bitirmeyi hedeflediğim bir seri. Ve ikinci kitabını da okuyarak seriyi yarılamış bulunuyorum. Serinin ikinci cildinde, birince ciltte başlayan 1. Dünya Savaş'ından ve savaşın halk üzerinde yarattığı etkilerden bahsediliyor. Özellikle savaşın er ve subaylarda yarattığı duygusal tahribat ve değişimler beni çok etkiledi. Onların yaşanan ruhsal değişimleri, psikolojik buhranları, özlemi, geride bıraktıkları, ölüm korkuları, vatan savunması, düşman, ihtilal tüm bunlar o kadar güzel, olağan ve samimi işlenmiş ki ve bunu asla ajitasyona bağlamadan yapması büyük bir hayranlık uyandırıyor.
Tabi bu savaş durumunun yanı sıra Rusya'da Çarlık rejiminin yıkılması ve Bolşevik Devrimi zamanına da tanıklık ediyoruz. Yazarın yaşanan bu devrimi hem savunanlar hemde karşıt devrim görüşüne sahip olanların gözünden anlatması okura daha geniş bir perspektiften bakma şansı vermesi hem çok güzel hem de çok başarılı. Tabi tüm bu yaşanan olayların ortasında ki halk. Sanırım siyasal devrimler, savaşlar sırasında en mağdur olan ve geri planda kalan kısım hep halk oluyor. Kitapta da görüyoruz ki, herkes halkı kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp yönlendiriyor, önemsemiyor ve piyon olarak kullanmaktan hiç çekinmiyor. Özellikle hangisinin doğru olduğuna karar veremeyen Kazak halkının yaşadığı kararsızlık durumları ve bu durumdan yararlanarak kardeşi kardeşe düşürmekten hiç çekinmemelerini okumak çok kötüydü. Kendinden farklı olanı yok etmek düşüncesini okumak ve bunun gerçekten yaşandığını bilmek insanı daha fazla etkiliyor ve sarsıyor.
İlk cildi okuyup bitirdiğimde çok etkilenmiş ve yazarın bunun üstüne daha fazla koymayacağını düşünmüş ve beklentimi yüksek tutmamıştım. Ancak ikinci cilt beni duygusal anlamda daha çok etkiledi. Sadece ara ara savaş sahnelerini okurken okuma hızım yavaşladı onun dışında oldukça keyifli ve akıcı bir okuma oldu.
Savaşın yıkıcı tahribatını sarsıcı ve geniş bir perspektiften sunan gerçekten çok güzel ve etkileyeci bir kitaptı. Mutlaka ama mutlaka okunması gereken eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Hem gidenler, hem geride kalanlar hatta geride kimsesi olmadan kimsesiz savaşa gidenler ve daha niceleri...
Kitabı okurken sürekli aklımda tek bir cümle durdu dolaştı. Ve benim içinde kitabı özetleyen o cümle ile yorumumu sonlandırmak istiyorum. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Ancak ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş cinayettir."