Özetlenecek olursa, eşitlik modern bir fikirdir; bir değer olarak eşitlik, radikal toplumsal değişmenin ölçütü olarak alınabilir. Ayrıca eşitliğin gelişmesi, demokratik bir siyasal yaşamın gelişmesiyle yakından ilişkilidir.
Demokratik toplumlar, sınıf çatışması, savaş ve göçün etkisiyle feodalizmin çökmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar genelde. Modern toplumlar eşitlik ilkesine bağlıdırlar ve bu toplumlarda eşitsizlik kendiliğinden haklı çıkarılabilir bir şey olarak ya da doğanın veya ilahi gücün verdiği bir şey olarak görülmez artık. Kuşkusuz, modern toplumlarda ampirik eşitsizlik hala sürüyor; ama bu eşitsizlik, zorunlu olarak meşru ya da kaçınılmaz addedilmiyor. Aslında bir siyasal norm olarak yurttaşlığın varlığı şu anlama gelir: Yönetimler varlıklarını, zenginlik üreterek ve bu zenginliği toplumun kıyısındaki ya da avantajsız konumdaki toplumsal gruplara hiç değilse bir ölçüde yeniden bölüştürerek haklı kılmaya mecburdurlar.