Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

167 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yüzünde Bir Yer, birden fazla bakış açısıyla bakılmaya açık bir eser. Bu, elbette ki bütün eserler için geçerli bir kuraldır. Bırakın kitapları, dünya için de böyle değil midir? Dünya bizim gördüğümüz kadar vardır. Üstüne üstlük, bu görme 'açısındaki' anlam yükleme işi de yine kişiden kişiye değişebilir bir olgudur. Fakat, Yüzünde Bir Yer'de bu biraz farklı. Şöyle ki, romanda belirli bir omurga yok diyebilirim. Yani kitap boyunca anlatılanlar belirli bir merkez nokta etrafında değil, aksine alakasız noktalarda meydana geliyor. Büyülü gerçekçilik kavramında da gerçekçilik kapsamında bir omurga olmaması durumu söz konusu olabilir fakat bu eser o türe de girmiyor. Neden öyle peki? Sema Kaygusuz, bir tutulma halini anlatmış da o yüzden. Hayatta çoğu şeyin bir ağırlığı vardır; olayların ağırlık derecesi de elbette kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir. Fakat çoğu insanda var olan ve var olmaya da devam edecek olan bir ağırlık vardır: Zamanın geçtiği gerçeği. Zamanın geçmesinden kastım, çağların ilerlemesi, dünyanın değişmesi değil. Demeye çalıştığım, zamanın bireysel olarak kişide bıraktığı yük. Zaman kavramını çoğu zaman düşünmüş, üzerine kafa yormuşumdur. Hem bilimsel olarak hem de hayatsal manada. Hayatsal manada, zaman insanın sırtında her daim hissettiği bir yük gibidir. Bu açıdan aslında hepimiz birer 'zaman hamallığı' yapıyoruz bitmek bilmeyen hayat yolunda. Sanki sırtımızda bu ağırlık ile doğmuşuz. Gerçeklikten uzak bir ağırlık bu; insanın gerçeklerden uzaklaşıp görünmez hale geldiğinde yaşadığı "bir de gerçek hayat var tabii" bulantısından başka bir şey değil. Aslında çok derine indim ama kitap da o türden olduğu için anlatmak gereği duyuyorum. Zaman geçer çevre değişir, yine zaman geçer sevdiklerimizin yaşlanmış olduğunun sessiz dehşetini yaşarız. Sanki o hamallığını yaptığımız zaman fısıldar durur kulağımıza; kendisinin durdurulamaz olduğunu ve bu fısıldamada dahi geçtiğini. İşte bu açıdan zamanın üzerimizdeki etkisini dile getiriyor Kaygusuz. Çocukluğumuzda dahi zamanın hamallığını yaptığımızı bizlere hatırlatıyor şu mükemmel tespit ile: Bir çocuk için büyüme korkusu yoktur, annesinin / babasının (veya sevdiği bir yakınının) yaşlanacak olmasından duyduğu korku vardır. Bu 'çocukluk dehşetimizi' yine bizlere anlatıyor hatta öğretiyor Kaygusuz. Kültürümüzdeki Hızır kavramından da bahsediyor yazarımız. Duymuşsunuzdur, "Hızır gibi yetişti" derler hani, çeşitli efsanelerde ve anlatılarda ismi anılır bolca. İşte kitapta zamandan bu denli bahseden Kaygusuz, Hızır kavramını da hikayenin 'omurgasızlığına' katkı yapması için ekliyor romanına. Bu sayededir ki zamanın insan üzerindeki etkisi daha iyi anlaşılıyor. Kendi ifadesiyle zamanın ürperticiliğini anlatıyor bizlere; iki zaman arasında kişisel olarak yaşanılan değişimlerin her türlü kurgudan daha ürpertici olduğunu resmederek. Zamansal ve uzamsal anlamda yaşanılan, hayattaki çoğu yoğunluk anlarına dikkat çeken Kaygusuz, bunu ismi belirsiz birine hitap eden karakterine anlattırarak yapıyor. Kitap sanki başka birine ithaf edilen farklı yazılar bütünü gibi. Ters kurgu düzenindeki gibi, hikaye sondan başa doğru ilerliyor sanıyorsunuz ama o da değil. Kitabın belirli bir omurgası olmamasından kastım da buydu aslında: Zamansal bir bütün oluşturmaması. Biz insanlar zamanı sayıyoruz ama ne denli işe yarıyor bu? Kaybolup gitmemize çare oluyor mu bu sayma işi? Ne kadar kesin sayılarla, günlerle sayarak sayalım zaman kavramını, bu onun içinde kaybolup gitmeyeceğimiz anlamına gelmez. Bu açıdan, zamanda kaybolduğumuzu kanıtlamak istemiş bir bakıma yazar. Proust'un da serisinin ismi "Kayıp Zamanın İzinde", Proust da zamana derin bir bakış ile bakar fakat Kaygusuz zaman kavramına Proust'tan farklı bir şekilde bakmış: Zaman, içinde kaybolmamıza yetecek kadar gerçektir. Hatta öylesine gerçektir ki ilk başta dediğim gibi, dünyadan en çok uzaklaştığımız hayallerimizde dahi "bir de gerçek hayat var tabii" şeklinde düşünmemizi sağlayacak kadar gerçektir. Hayallerimize sızan bir gerçeklik. Bir nevi delirtici bir gerçeklik. Oyalanma dediğimiz kavrama da ışık tutulmuş. Mutsuzluğumuzu sahte bir neşe ile oyalamaya çalışmamız, acılarımızı dünyaya 'ilenerek' ve onunla oyalanarak azaltmaya olan bitmek bilmeyen ihtiyacımız resmedilmiş. Bunlarla da ruhumuzu uyuşturma uğraşımız anlatılmış. Bu uğraş anlarını anlattığı için okuması boğuk kitaplardan Yüzünde Bir Yer. Bu yüzden sevdiğim bir eser oldu. Aslında daha bahsedecek çok şey var ama kitap hakkında haddimden fazla bilgi verdiğimi düşünerek incelememi bitirmek istiyorum. Kitabı çok beğendim, zamana dair bakışı olsun, hayat içinde yaşanılan yoğunlukların tasviri olsun beni içine çekmeyi başardı. Sema Kaygusuz gerçekten de 'zaman tasvirini' başaran bir yazar. İnsan ruhundaki değişimlerin sorumlusu zaman mıdır? Bu yüzden zaman bir katil mi olur? Ama bu denli bahsettiğim zaman kavramının da bir katili vardır, o da okumak isteyenlere bir sürpriz olsun. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Yüzünde Bir Yer
Yüzünde Bir YerSema Kaygusuz · Metis Yayıncılık · 2021704 okunma
··
628 görüntüleme
Selman Ç. okurunun profil resmi
Çok kapsamlı bir inceleme olmuş hocam yüreğinize sağlık. Bu kadar "zaman" kelimesi geçince ister istemez zihnimde şu cümle belirdi "Zaman sadece birazcık zaman" eee o zaman keyifli dinlemeler diyelim :) youtube.com/watch?v=bQaBURz...
Nympheutria okurunun profil resmi
Sağolun hocam, zevkle dinledim. :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Anıl okurunun profil resmi
Aykut Hocam inceleme böyle devam edip gitseydi şayet telefonun şarjı bitene kadar okuyabilirdim. :) Bir noktada sana katılmıyorum hocam öyle ki 'kitap hakkında haddimden fazla bilgi verdim' diye ifade etmişsin ancak bu noktada kitap hakkında bilgi vermekten daha ziyade sende uyandırdıklarını ve sorgulattırdıklarını yansıtmışsın. Bu anlamda yazmaya devam etmeliydin diye düşünüyorum. :)
Nympheutria okurunun profil resmi
Anıl Hocam aslında biraz çekince yaşadım kitap hakkında çok detaya girdiğime dair. Kimi okurlar bundan hoşlanmaz çünkü, kitap hakkında çok aşırı bilgi edinmek istemez. Bunun çekincesini yaşadım desem yeridir. Ama dediğinde haklısın devam etsem de olurdu belki ama, konu dağılır mıydı dağılmaz mıydı orası muamma. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.