Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

328 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İnce Memed'den Zebercet'e
"İnce Memedler güvende olmak için dağlara sığınırlar, Zebercet oteline, Turgut ise durmadan giden trenlere." Kitabin genel ruhuna çok uygun bu son cümle ile roman okumaktan aldığım hazzı katlayarak ikinci cildi de bitirdim. Berna Moran, ilk cilte çok sevdiğim akademik, ciddi ama kendini kolay okutan samimi üslubunu burada da muhafaza etmiş. Fazla olarak eserlerin ortaya çıktığı zamana tanıklık ettiği için anlatımında kendini yer yer belli eden bir coşku ve hareketlilik de vardı. Bu ciltte Moran'ın ikinci dönem diye adlanlandırdığı 1950-1975 arası dönem ele alınmış. Bu zamanın dışına taşan tek eser Kuyucaklı Yusuf. Çünkü bu roman, Köy edebiyatı diye bilinen ama kendisinin Anadolu edebiyatı demeyi tercih ettiği akımın öncüsü. İncelenen diğer yazar ve eserleri de şunlar: Orhan Kemal-Bereketli Topraklar Üzerinde, Yaşar Kemal İnce Memed serisi, Dağın Öte Yüzü serisi(Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Akçasazın Ağaları serisi(Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf) Kemal Tahir -Kurt Kanunu, Devlet Ana Fakir Baykurt- Tırpan Yusuf Atılgan- Aylak Adam, Anayurt Oteli Oğuz Atay- Tutunamayanlar Dönemine göre düşündüğümüzde az yazar üzerinde durulduğu görülüyor. Bunun sebebi şu: Eleştirmenin tıpkı ilk ciltte olduğu gibi belli bir yol izlemek için bu yazarları seçmesi. İlk ciltte, romanlarımızda batılılaşmanın nasıl anlatıldığı irdelenirken bu cildin temel sorusu şu gibiydi: Sınıf çatışması nasıl ele alınıyor? Bu noktada, eseri okumak isteyenlere bir tavsiyede bulunmak isterim: Birikimlilik ve bütünlük açısından önce ilk cildi okumanız daha verimli bir okuma sağlayabilir. Moran, romanları incelemeye geçmeden önce Batılılaşma meselesinin nasıl sınıf çatışmasına dönüştüğünü ele almış. Dönemin siyasi ve toplumsal dinamikleri ile bu konuya cevaplar getirmiş. Toplumcu edebiyatının çıkış noktalarını, kaynaklarını, roman sanatı açısından olumlu ve olumsuz yönlerini anlatmış. Bu sayede ilerleyen yerlerde özellikle üzerinde duracağı olumsuz noktalara bir dayanak oluşturmuş. Özellikle Mahmut Makal'ın Bizim Köy'ünü vurgulamış. Eleştirmene göre bu eser romanımıza bir yandan yeni bir konu ve anlayış getirse de bir yandan da kendini tekrar etme eğilimini tetiklemiş. Bu kısımdan sonra bir kere daha gördüm ki özellikle 1940'lardan sonra romanımızın toplumcu çizgide ilerlemesi neredeyse bir zorunlulukmuş. Ülkenin genel durumu ve romanın geldiği nokta yazarları buna itmiş. Peki toplumcu edebiyatçıların üstünde durulduğu bu cillte Yusuf Atılgan'ın ve Oğuz Atay'ın da ele alınma sebebi nedir? Eleştirmene göre Atılgan'ın ve Atay'ın romanlarıyla toplumsaldan bireysele geçsek de buradaki birey tek başına işlenmemiştir. Bireyin topluma duyduğu tepkidir esas olan. Ayrıca "başkaldırı" ve "isyan" yönünden de benzerlikler vardır toplumcu romanlarla. BENDE KALANLAR: İnceleme konusu olan iki eser bende büyük bir hayranlık bırakmasa da duygu ve düşünce değişikliği yaşattı: Kuyucaklı Yusuf ve Bereketli Topraklar Üzerinde. Kuyucaklı Yusuf, yıllar önce okuduğum ve etkilenmediğim bir eserdi. Eleştirmen sanki benim gibi düşünenleri anlamış gibi daha önceden kafamdan geçen şu iki soruya cevap aramıştı: Eser neden bu kadar romantik? Yusuf karakteri bana neden soğuk geliyor? Öncü ve başarılı bulunan bu eser bütün kusurlarıyla ele alınıyor. Ayrıca Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'u üç cilt olarak tasarladığını ve ikinci ciltte Yusuf'un eşkiya olacağını öğrendim. Moran'ın öngörülerine göre İnce Memed gibi bir eser ortaya çıkacaktı o vakit. Bereketli Topraklar Üzerinde'yi nasıl da diğerleri gibi bir "Çukurova romanı" diye geçiştirmişim, yüzeysel okumuşum. Buradaki masalsı kurgudan( ayrışım- savaşım- dönüş), gösterme tekniğinden, kapitalizmin simgesi patozdan ve diğer simgelerden çok güzel bahsetmiş eleştirmen. Yani bu iki romanı tekrar okumak elzem oldu. Yaşar Kemal'e çok uzun bir yer ayrılmış. Hayranlık ve beğeni kendi belli ediyordu. İnce Memed başkaldırı, Dağın Öte Yüzü kıtlıktan bolluğa geçiş, Akçasazın Ağaları yozlaşma temalarıyla incelenmiş. Ince Memed'e geçmeden önce dünyada ve bizdeki "eşkiya tipleri"nden, Yaşar Kemal'i besleyen kaynaklardan bahsedilmiş. Bu kısım gerçekten nefisti , okunacaklar listeme epey eser kattı. Ben, İnce Memed'i seri olarak değil birinci cildi tek başına daha çok seviyorum. Diğer iki seriyi bütün olarak daha beğendiğim için burada daha çok dikkatimi çekti. Hele Dağın Öte Yüzü'ndeki büyülü gerçekçi unsurları, insanların abartılmış ruh hallerini, ince detayları hatırlamak ne güzel oldu. Kemal Tahir, olumsuz özellikleriyle öne çıkıyor. Ama romana farklı bir anlayış getirmesi, diyaloglardaki başarısı ve yazarın araştırmacılığının hakkı verilmiş. Berna Moran'a göre araştırmacı Kemal Tahir ile sanatçı Kemal Tahir sürekli çatışıyor. Romanlardaki aksaklığın sebebi de bu. Tırpan eleştirilirken seri boyunca belki ilk kez 'başarısız" tabirini gördüm. Bunun yanında Fakir Baykurt'un marksist ve feminist tavrı çok iyi açıklanmıştı. Baykurt'un Tanzimat edebiyatiyla ortaya çıkan görücü usulüyle evlendirilmiş, geleneklerle çatışan "kurban tipi" kadını nasıl dönüştürdüğünün anlatıldığı kısma bayıldım. Artık çatışma aşk ve gelenek arasında değil ezen ve ezilen arasındadır. Eleştirilen de açıkça haksız düzendir. Kadın kurtuluşu başka bir erkekle değil ya kendi kendine ya başka bir kadın yardımıyla bulacaktır. Tutunamayanların başarısını uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Yalnız neden çok yoğun hatta tıkış tıkış bir eser olduğu, kullanılan teknikler ve kaynaklar tespit edilmişti. Ve Anayurt Oteli: Benim bu kitaptaki yıldız incelemem. Sanki Berna Moran da oradaydı, oteldeydi hep. Zebercet'in kafasına girip çıkmıştı. O kadar içselleştirmiş ve o kadar etikileyici anlatmış ki... Bu eseri sevenler mutlaka bu deneyimi yaşamalı. Kitabı yeniden okuma, filmi yeniden izleme ve Anayurt Oteli hakkında uzun uzun konuşma ihtiyacı hissettim. Sonuç olarak Yusuf'tan Zebercet'e bir isyan duygusu sürüp gidiyor. Ve edebiyatımızın bu yıllarında düzenle uzlaşamamanın, toplumla uyuşamamanın ve kaçış duygusunun hakim olduğunu gördüm. O yüzden: "İnce Memedler güvende olmak için dağlara sığınırlar, Zebercet oteline, Turgut durmadan giden trenlere."
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2Berna Moran · İletişim Yayınları · 2021361 okunma
··
988 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Yazım hatalarını düzeltmek için incelemeyi düzenlemek istiyorum ama izin vermiyor uygulama şimdilik mazur görün:)
Seda okurunun profil resmi
Bilge Hoca'm öyle samimi anlatmışsın ki, benim gözlerim yazım hatası falan görmüyor, rahat ol lütfen. Eline, diline, emeğine sağlık. Berna Moran bende derin izler bırakmış bir isim, yazdıklarından önce ismi ile bunu başardı üstelik. Üniversitede hocamız Moran'dan bahsedince ve akabinde ben, Berna Hanım deyince kıyamet kopmuştu. Rezil rüsva olmuştum. Berna ismini bir erkeğe vereceklerini o toy halimle nasıl akıl edeydim ben🤣 Çok güzel irdelemişsin hocam bahsedilen eserleri. Üst üste okuduğun için fikrini almak istiyorum, eleştirmen kimlikleri ile Fethi Naci ve Berna Moran sende nasıl yer etti hocam, bir kıyaslama yapacak düzeyde farkı var mı?
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim rahatladım biraz düzelmeyecek gibi çünkü:) Seda Hocam senin anının aynısı üniversitede bizim sınıfta da vuku buldu:) Üstelik ders eleştiri kuramları ve kitabimız da Moran'a aitti. Neredeyse hepimiz kadın sanıyorduk:) O zaman ben artık yaş mı desem, faydacı bir yaklaşım mı desem edebi eleştirinin kıymetini bilememişim. Aklımda çok az şey kalmıstı. Fethi Naci'nin eserine yaptığım incelemede de belirtmiştim, Naci kusur arama güdüsüyle hareket ediyordu sanki. Toplumcuları romanı kişisel fikirlerinin esiri yapıyorsunuz, diye eleştiriyordu. Fakat kendisinin de kişisel fikirlerine kapılıp gittdiği görülüyordu. Ben bunu fark etmekle beraber çok büyük bir emeğin, tespit edilen ayrıntıların ürünü olan o eseri de çok sevdim. Moran da ara ara Naci'nin fikirlerine atıfda bulunuyordu. Fakat Berna Moran'ın tarzı bambaşka son derece ciddi, olabileceği kadar tarafsiz. Dikte etmeye değil gostererek bazen de sezdirerek bakiş açımızı genisletme peşinde. Kökten kestirip atmamış hiç, keskin ifadeler de çok az. Hem olumsuzlakları belirtmiş hem gereken değeri vermiş. İkisinin Kemal Tahir için yorumunu bırakıyorum: Fethi Naci: Roman değil bildiri yazmış. Berna Moran: Araştırmacı kişiliği ile sanatçı kişiliği çatışmış. :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.