Jack London, gerçek bir yazar. Bir kere okuduğunuzda yarattığı dünyaya ve karakterlere kendinizi kaptırmamanız neredeyse imkansız. Bu eseriyle sadece insanları değil, dünyayı; hayvanlarıyla dahi bu kadar büyüleyici bir gözlem yeteneğiyle bize akratabildiğini görüyorsunuz. Hikaye güneyin sıcak ikliminde, asilzade olarak yetişmiş bir köpeğin; Kuzeyin soğuk ve vahşi ortamına adapte olmasını konu ediniyor. Çıkarım yapmak ya da metaforu açıklığa kavuşturmak isterseniz aile ocağından hayata atılmış bir insan olarak farz edebilirsiniz bile. Lakin soluk soluğa bir hikaye olarak kalmasını isterseniz o bile yeterli. Diğer romanlardan alışkın olmadığımız bir şekilde, bir köpeğin iç dünyasını anlatan bir anlatıcı, bunu büyük bir ciddiyetle, tutarlı bir şekilde ve reel hayattan ayırmadan yapması eseri masaldan veya çocuk hikayelerinden ayıran en büyük noktası. Belki bu eser ile hayvanlara daha empati sıkı bir empati kurmamız mümkün, şahsen bende bu etkiyi yarattığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kısa eseri, yazarın diğer eserleri kadar öneririm. Tabii bu arada sürekli ismi geçen diğer kült eserleri arasında olabilmesi için çok kısa ve insanlığa karşı sansasyonel ögeler barındırmıyor diye de eklemeliyim.