Ermeni Meselesine İsviçreli Karışıyor
Yine bugünlerde, yaşlı bir İsviçre profesörünün riyasetinde bulunan bir İsviçre heyeti bana geldi. Bunlar Ermeni hukukunu savunan bir İsviçre cemiyetini temsil ediyorlarmış. Profesör, cemiyetin başkanı olarak gelmiş. Profesörle Ermeni davası, ekalliyetler meselesi üzerinde konuştuk. Bana, Ermeni davasının nasıl hallolunacağını sordu. Kendisine söyledim, “Bizim için Ermeni meselesi diye bir şey yoktur. Biz yeni bir devletiz, başka bir devletiz. Biliyorum, Cihan Harbinde pek çok şeyler oldu. Cihan Harbi bütün dünya için dört sene sürdü. Fakat bizim için sekiz sene sürdü. Sizin bildiklerinizden çok daha fazla şeyler oldu” diye sözlerimi bağladım.
Ben yumuşak konuşuyorum. İsviçreli profesör bu halimi gördükçe ifadesinin sertliğini artırdı. “Ermeni yurdu istiyoruz,. Ermenilere bir yer ayıracaksınız, içeride ve dışarıda bulunan Ermeniler orada yerleşecekler, böylece memleketiniz içinde bir Ermeni yurdu husule gelecek” diyordu.
“Bu mümkün değil” dedim. “Böyle bir şey düşünemeyiz ve yapamayız.” Profesör hiçbir yumuşama göstermeden fikirlerinde ısrar ediyordu. Dedi ki:
“Ben uğraşacağım. Benim selefim bu dava uğruna ölünceye kadar uğraştı. Ben de nihayetine kadar uğraşacağım.”
Sabrım tükendi. Kendisine sert bir ifade ile şunları söyledim:
“Profesör efendi” dedim, “haksız bir şey istiyorsunuz. Sizin istediğiniz Türkiye’nin insanları arasında ahengin kurulması değil, bunun bozulmasıdır. Zihniyetiniz vatandaşlar arasında ahenk olmamasını isteyen bir istikamettedir. Fena bir yoldasınız. Muvaffak olamazsınız. Bana memleketin bölünmesini teklif ediyorsunuz. Biz memleketimizi parçalanmaktan kurtarmak için bütün Cihan Harbi boyunca uğraştıktan sonra, dört sene daha uğraşmışızdır. Sizin cemiyetinizin yapacağı mücadele, bizim yendiğimiz devletler ve güçlükler yanında çok ehemmiyetsiz kalır. Çok az gelirsiniz.”
Bunları söyledim ve “Buyrun!” diyerek profesörü gönderdim.