Amerikalı yazar Jack London, “Çok okuyan mı bilir yoksa çok gezen mi?” sorusuna muhtemelen “Çok gezen” diyenlerdendir. Çünkü kendisinin yapmadığı iş (maden, çamaşırhane ve konserve fabrikası işçiliği, istiridye korsanlığı, tayfalık, yazarlık gibi), gemilerde geçirdiği süre ve kaçak olarak yaptığı tren yolculukları boyunca neredeyse görmediği yer, hapishanede bile yatmış biri olarak neredeyse tanışmadığı karakter kalmamış. Anne ve baba sevgisinden uzak büyümüş olmasına rağmen, eserlerindeki doğa sevgisinden ve yaşam öyküsünden anladığımız kadarıyla yaşama sevincini hiç kaybetmemiş. Çok sonradan gittiği üniversiteyi ekonomik sıkıntılar nedeniyle başlar başlamaz bırakmak zorunda kalmış. Amerika’ya yolu düşebilenler, Kalifornia’daki Jack London Milli Parkı’nı ziyaret etmek istersiniz belki. Bu kitabın kahramanı, Buck adında evcil bir köpek ama bu köpek öyle şartlara maruz kalıyor ve öyle kötü insanlara denk geliyor ki içindeki vahşinin ortaya çıkması uzun sürmüyor. Hikaye gerçek dışı olsa da yazarın kalemi o kadar güçlü ki Buck’ın duygularını hissetmemek ve ona duygusal olarak eşlik etmemek mümkün değil. Hayvan sevgisi kazanımı bakımından çocuk kitabı gibi görünse de vahşet içeriği yüzünden biraz büyük çocukların okumasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Ayrıca şu ayrıntıyı da belirtmeliyim ki yayımlandığı yıl Londra’da en çok okunan kitap olmuş ve yazarın en iyi yapıtlarından biri sayılmış. Ama benim için hala 1. sırada “Martin Eden” ve 2. sırada “Ademden Önce” kitapları geliyor. "Ya efendi olacaktı ya da birileri onun efendisi... Acımak, merhamet etmek, zayıflıktı. Vahşi hayatta merhamet diye bir şey yoktu. Merhamet, korku sanılırdı ve bu yanlış anlama ölüm getirirdi. Ya sen öldürürsün ya da seni öldürürler, ya sen yersin ya da seni yerler; yasa buydu ve zamanın derinliklerinden gelen bu buyruğa uydu Buck."

Vahşetin ÇağrısıJack London · İskele Yayıncılık · 201532,1bin okunma

·

14 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.