Soruları basit üç cevap... Aşka, aşkla, aşktan...Hikâye içinde hikâye içinde hikâye...
İsmail Abi'nin deyişiyle "Olaylar olaylar!"
***
Aşina olduğum bu kalemi okumanın sevinci, tekrarının ne zaman olacağına dair bekleyiş ve belirsizliğin hüznü. Kendisi de diyor ya, "Beni umutsuzluktan ziyade belirsizlik çürütüyor. (Sf. 379)"
***
Butimar, Uzakların Şarkısı ve Dünyasızlar. Üçü de enfes romanlar. İncinmiş hissediyorum kendimi, böyle kitaplar bitip benden bedenen koptuklarında. Üç romanda da bir hayvan mefhumu var. Bu romanda bizlere bir sincap eşlik ediyor. Yaşatmak istediği duygu geçişlerini ayniyle hissettiğimi düşünüyorum. Dostluklarda da vardım, yan yana iken araya giren dünyaca boşlukta da, aşkta da vardım ben, savaşta, kıyımda, rüyada da... Yazar anlatış bakımından İskender Pala'yı, his bakımından Nazan Bekiroğlu'nu andırıyor. İkinci Dünya Savaşı döneminin yarı aydınlık yanından, kapkaranlık yanına doğru sürükleniş, hikâyenin hikâyesi. Hikâye maalesef kadına şiddetten dem vurarak başlıyor. Fiske vuranın, dokunanın, incitenin lanetler başına! Aşk; takıntı değildir, aşk şehvet değildir, aşk yıkmak değildir, aşk ulvi bir makamdır. Dedim, yine diyeceğim. Aşka uğrayan gönlün kolları kanat olmalı maşuka, zulüm değil!
Kitabın bazı kısımlarında argo ifadelere yer verilmiş, muhabbetin samimi ilerleyişi için eklenmiş olabilir ama ekserisinin eğreti durduğunu düşünüyorum. Bir de ara ara Azerbaycan Türkçesine ve Farsçaya ait sözcük ve deyişlere de yer verilmiş. Bunlar ara ara olduğu için hemen göze çarpıyor. Kusursuz olsa üretim biter, öyle değil mi? Eksiği olmalı, çok olmalı ki yazmaya devam etsin yazar.
***
"Hikâye" İstanbul'da geçiyor. "Hikâye içinde hikâye" Fethiye'de başlıyor, Azerbaycan'a uğrayıp "hikâye"bin başladığı yerde bitiyor. "Hikâye içinde hikâye içinde hikâye" Azerbaycan'da başlıyor ve İkinci Dünya Savaşı ile Sovyet topraklarında devam ediyor ve yine aynı toprakların güneye dönük yamaçlarında son buluyor. "Hikâye içinde hikâye" ile canlanıyor tabi, kaldığı yerden... Dostluğu da aşkı da hüznü de açlığı da yokluğu da hissedebilirsiniz.
***
Üç romanını da okudum yazarın. Üç romanı da efsane idi. Üç romanı da bitince beni yaraladı. Üç roman da elimden tutup peşinden götürdü. Ama üç romandan en sevdiğim Butimar oldu.
***
Azerbaycan deyince aklıma ilk gelen şiiri
(Gülnare - Nurullah Genç) de paylaşmak istiyorum:
"Ben, yıpranmış sokaklar ortasında avare
Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare
Honçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarı
Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları
Her nağme, dudağında çarpılmış karanfil
Sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil
Göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı
Nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı
...
Tarihin her sayfası soluyor pare pare
Karasevda burcunu yıkıyorsun, Gülnare
Azerbaycan ufkunda bir divanedir gönül
Böylesi tarümar olmadı belki de gül
Toprak, bir bakışınla kızıl renge büründü
Yıldızlar ülfet için gündüz vakti göründü
Gözlerin binlerce yıl ötesinden yadigar
Nerdesin, ey Bakü’den, Gence’den esen rüzgar
...
Hangi ırmağa baksam akıyorsun derinden
Hazar, acılarınla ağlıyor kederinden
...
Bırakıp gittin beni umarsız bir efkare
Haber gönder, nerdesin, nerdesin ey Gülnare"