Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

505 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
FANTASTİK BİR ROMAN
‘’... peki kimsin o zaman? -İlelebet şer isteyen Ve ilelebet hayır işleyen O gücün parçasıyım ben.’’ Goethe. Faust Tıpkı Çehov gibi hekim olup ancak daha sonradan yazarlığa merak salmış bir adam Mihail Bulgakov.1930’lu yıllarda yazmış Usta ve Margarita’yı, ama zaten yasaklı bir yazar olduğu için 1966’da ancak yayımlanabilmiş.Romanın başında çevirmen, Bulgakov’un ölüm döşeğinde bile romanı hala yazmaya devam ettiğini söylüyor ve tamamlanmamış bir eser olduğu için belirsizliklerle karşılaşabileceğimiz konusunda bizi uyarıyor. Bu kesinlikle gözünüzü korkutmasın, çünkü öyle ucu açıkta kalan noktalarla dolu bir eser değil. Ayakları yere sağlam basıyor. Ayrıca eserin ana damarlarının Faust ve İncil’e dayandığını söylüyor. Kitabı okumaya başladıktan sonra çevirmene hak verdim. Çünkü konuların sık sık buralara değindiğini görebiliyoruz. Hele ki İncil’i bilen kişiler, romanda geçen Pontius Pilatus hikayesini ve bu hikayede geçen karakterleri hemen hatırlayacaklardır. Bu yüzden İncil ve Faust hakkında bilgi sahibi olan bir kişinin kitaptan daha çok keyif alacağını düşünüyorum. Çevirmen bazen eski kelimeler kullandığı için bunları araştırıp bulmak gerekebiliyor. Bu da okurken bazen kitaptan kopmamıza neden oluyor. Ancak yine de çeviri konusunda Mustafa Kemal Yılmaz’ın çok başarılı bir iş çıkardığını itiraf etmek gerekir. Çünkü hikâyenin akıcılığını yansıtmayı başarıyor. Bulgakov tarz olarak karakterlerin dış görünüşünü çok iyi bir şekilde betimleyip, kafamızda canlı ve ayrıntılı bir biçimde tasavvur etmemizi sağlıyor. Olayları da benzer şekilde güçlü tasvir yöntemleriyle zihnimizde canlandırıyor. Okuyucuya kendini gerçekten olayın içindeymiş gibi hissettirebiliyor. Bazı bölümlerde korku ve gerilim hissini çok iyi veriyor. Dil olarak başta karışık gelebiliyor ama kendine has dili, yer yer okuru keyiflendiren süslü betimlemeleri ve söz sanatları sayesinde okudukça etkileyiciliğini artıran bir kitaba dönüşmeyi başarıyor. Örneğin Şeytan Woland ya da başka karakterler ‘’Yüzünü şeytan görsün’’ veya ‘’Şeytan bilir’’ gibi deyimleri mecazi anlamda sık sık kullanırlar. Bunların kinaye yollu çağrışımlar yapmasıyla okuyucu daha fazla keyif alır. Üç isimden oluşan Rus karakterleri bazen okuyucuya karışık gelebilir, ancak kitabın başında verilen isim listesi bu konuda bize fazlasıyla yardımcı oluyor. Ayrıca bu isim listesinin kategorilere ayrılmış olması ise karakterleri daha rahat şekilde tanımamıza yardımcı oluyor. Aynı zamanda yazar bilinçli olarak her seferinde karakterlerin başka isimlerini kullanıyor ve bu durum okumamızı güçleştirmek yerine aksine karakterlere daha çok hâkim olmamızı sağlıyor. Listede geçen yaklaşık 40 taneden fazla isim olmasına rağmen yine de bu isimlerin Yüz Yıllık Yalnızlık kitabına göre çok daha kolay öğrenildiğini söyleyebilirim. Kitabı okuduysanız buradan bir kıyaslama yapabilirsiniz diye paylaşmak istedim. Kitabı araştırmadan önce, Bulgakov için büyülü gerçeklik akımının kurucusu diye yazıyordu. Hatta Gabriel Garcia ve Jose Saramago gibi yazarlara örnek olduğundan bahsediyordu. Kitabı okuduktan sonra anladım ki büyülü gerçeklik akımını kendi tarzında doruklarına kadar işliyor. Ancak burada geçen büyülü gerçeklik ile Gabo’nun(Gabriel Garcia) ve ya bir Yaşar Kemal’in büyülü gerçeklik tarzı aynı mıdır, burası tartışılabilir. Fark ettiğim bir nokta; kitabın neredeyse yarısına gelene kadar Usta ve Margarita’dan hiç bahsedilmiyor olması. Usta ilk defa 177. Sayfa da karşımıza çıkıyor. Birinci bölüm bittikten sonra kitabın adının neden bu şekilde olduğu hakkında tereddütlerim oldu çünkü söylediğim kısma kadar kitabın isminin hikâyeyle zerre alakası yoktu ancak ikinci bölümde işler değişmeye başlıyor. Birinci bölümde bütün karakterlerden eşit şekilde bahsediliyor ve konuların ölçülü bir biçimde dağıtıldığını görebiliyoruz. Kitapta aslında iki ayrı hikayeden bahsediliyor. Bu iki hikâye de çok etkileyici bir biçimde yansıtılmış ve birini anlatırken diğerine ne oldu diye merak edip özleyebiliyorsunuz. Bu ayrı hikâyeleri anlatırken araya bir de aşk öyküsü katmayı başarıyor. Bunun çok sağlam olup olmadığı tartışılabilir ancak yine de okuyucuyu kapabiliyor. O kadar esrarengiz olayın içerisinde bu aşk öyküsünü dokunaklı ve etkileyici biçimde harmanlamayı başarıyor. Roman dönemin Sovyet Rusya’sını ve düzenini ciddi bir şekilde eleştiriyor. Aslında yasaklanma sebeplerinden birinin bu olduğunu anlayabiliyoruz. Diğer bir nedeni ise dini konulara değinmesidir büyük ihtimalle. Hiçbir iş yapmayıp, sadece yukarıya yalakalık yaparak geçinen tiplerden bahsediyor. Yaşanan yolsuzlukları, gözünü para hırsı bürümüş insanları, yarattığı karakterler üzerinden çok iyi yansıtıyor. Örneğin; Korovyev ve Behemot’un bira içmeye gittiklerinde onlara izin verilmemesi aslında toplumda ki dışlanmayı yansıtıyor. Dönemin ve toplumun eleştirisini yaparken, aynı zamanda yaşam koşulları ve Sovyet Rusya’nın kominizim döneminde ki uygulamaları hakkında bilgiler de veriyor. Örneğin; eskiden Rusya’da şehir değiştirildiği zaman belli bir sürenin üstünde orada kalınması için izin alınması gerektiğini, kimlik yerine direkt pasaport kullanıldığını, sarhoşların ayılana dek tutulduğu gözlem evlerinin olduğunu, şehirlerarası göçün yasak olduğunu öğrenebiliyoruz. Kitabın hem filmi hem de dizisi bulunuyor. Dizi 2005 yılında çekilmiş ve 10 bölümden oluşuyor. Karakterleri kafamda canlandırdığım gibi olmasa da izlenebilecek bir yapıt gibi duruyor. Youtube’da olmadığından vimeo’dan izleyebilirsiniz. Toparlamak gerekirse yarattığı fantastik karakterlerle, inanılmaz hayal gücüyle, olayların sürükleyiciliğiyle kesinlikle okunması gereken bir eser diye düşünüyorum. Ayrıca hak ettiği değeri bulamamış bir roman. Kesinlikle keşfedilip daha fazla insan tarafından okunmayı hak ediyor. İnceleme burada son buluyor ancak okumak isteyen olursa diye bölümlerden oluşan özeti de aşağıya bırakıyorum. ÖZET; 1900’lerin başında Moskova’da sıcak bir akşamüstü, ünlü bir derginin yayın yönetmeni olan Mihail Aleksandroviç Berlioz(Mişa) ve şair olan İvan Nikolayeviç Ponıryof(Bezdomnıy) oturmaktadır. Muhabbetleri İsa ve din üzerinedir. Onlar konuşurken bir yabancı onlara yaklaşır ve konuşmalarına dahil olur. Kendini Profesör Woland diye tanıtır ancak bu yabancı aslında şeytanın ta kendisidir. Yayın yönetmeni ve şair İsa’nın hiç yaşamadığını savunurlar. Yeni gelen yabancı ise onlara Pontius Pilatus hikâyesini anlatır. Dinledikleri bu hikâyeden sonra Berlioz ve İvan yeni gelenin kaçık olduğunu düşünürler. Woland, Berlioz’a kafasının bir kadın tarafından kesileceğini söylediği anda ise Berlioz iyice şüphelenmeye başlar. İvan yabancıya nerede kalacağını sorduğunda, Berlioz’un evine yerleşeceğini söyler. Bunun üzerine Berlioz bu yabancının bir şüpheli ve aynı zamanda kaçık olduğunu düşündüğü için polise telefon edip haber vermek için tramvay turnikelerinin bulunduğu tarafa doğru gider. Ancak alt komşusu olan Annuşka turnikelerin olduğu yere öncesinde sıvı yağ döktüğü için Berlioz kayıp dengesini kaybeder ve şevlerin üzerine düşer. Kendisini toparlamasına fırsat kalmadan kadın bir makinistin kullandığı tramvay tarafından biçilerek başı ve gövdesi birbirinden ayrılır. Bu olayı gören İvan Nikolayeviç olduğu yerde şoka girer. Hemen yabancıyı yakalamaya çalışır ancak Woland yardımcılarıyla birlikte izini kaybettirir. İvan ise deli gibi her yerde Woland’ı aramaya koyulur, onun Griboyedov’da olduğunu düşünüp oraya yönelir ancak hem taşkın hareketleri yüzünden hem de anlattığı saçma sapan hikâyelerden dolayı kimse ona inanmaz ve polisler tarafından yakalanılarak bir akıl hastanesine götürülür. Yanında da yine derginin şairlerinden Ryuhin refakatçi olarak yanında gider. Varyete Tiyatrosunun müdürü olan Stepan Bogdanoviç Lihodeyev(Styopa) dairesinde uyumaktadır. Styopa dairesini mevta olan Berlioz’la paylaşmaktadır. Styopa 50 numaralı dairedeyken buraya Woland, yardımcısı Korovyev(Fagot), kara kedi Behemot, çöl şeytanı Azazello gelir. Niyetleri daireye yerleşmektir. Korovyev ona sahte evrak gösterip numaralar yapıp kandırır e Woland’ın tiyatroyla anlaşma yaptığını söyler. Styopa sersem haldedir. Kendi imzası olduğu halde hiç böyle bir şey hatırlamamaktadır. Woland büyü yaparak Styopa’yı Sivastopol’de bulunan Yalta’ya gönderir anında. Bölgelilikle Woland ve maiyeti 50 nolu daireye yerleşir. Akıl hastanesinde İvan etrafa saldırmaya devam eder. Kendisini bırakmalarını ve gidip Woland’ı araması gerektiğini haykırmaya çalışır. Yanına gelen psikiyatr Stravinski onun söylediklerine doğal olarak inanmaz ve bir süre daha akıl hastanesinde kalması gerektiğini söyler. Berlioz ve Styopa’nın kaldığı binanın komisyon görevlisi olan Nikanor İvanoviç Bosoy teftiş için 50 numaralı daireye gelir. Burada Woland ve maiyetini görünce şaşırır. Korovyev( Woland’ın tercümanı ve yardımcısı), Profesörün tiyatroyla anlaşma yaptığını ve gösteriler boyuncu da burada kalacağını söyler. Ancak bunun üzerine Nikanor yabancıların Metropolit otelinde kalmaları gerektiğini burada kalmasının yasak olduğunu söyler. Korovyev ona rüşvet teklif eder ve bina sorumlusu güle oynaya kabul eder ve onlara izin belgesini verir. Nikanor gittikten sonra Korovyev polisi arayıp bina sorumlusunun rüşvet aldığını hem de döviz sakladığını ispiyonlar. Baskına giden polisler Nikanor’un tuvalete saklamış olduğu dövizleri eliyle koymuş gibi bulurlar ve Nikanor inkâr etmeye çalışsa bile tutuklayıp götürürler. Bunlar yaşanırken diğer taraftan da Varyete tiyatrosunun mali işler sorumlusu Rimski(Grigori Daniloviç) ve idari işler sorumlusu olan İvan Savelyeviç Varenuha geç kalan Styopa’yı düşünmektedirler. Rimski onun geç kalmasına bir hayli sinirlenir. Konuştukları sırada bir telgraf gelir ve Styopa Yalta’da dönmek için para istemektedir. Ancak Rimski böyle bir şeyin mümkün olamadığını düşünür çünkü Yalta Moskova arası 1500 km’dir ve bir gün gibi bir sürede gitmesi imkânsız diye düşünür. Yalan söylediğini bilmesine rağmen yine de Varenuha’yla parayı göndermeye karar verir. Varenuha postaneye gidecekken Behemot ve Woland’ın yardımcılarından olan vampir Hella, Varenuha’yı tutup daireye Woland’ın karşısına dikerler. Hella Varenuha’yı ısırır ve Varenuha’da vampir olur. İvan bu arada tımarhanede biraz daha yatışmıştır. Woland, Fagot ve Behemot yaklaşık 2000 kişinin doldurduğu Varyete Tiyatrosunda akıl almaz sihirler ve gösteriler yaparlar. Birçok numarada seyircileri de dahil ederler. Konferasiye olan Jorj Bengalski’nin başını gövdesinden ayırıp tekrar birleştirirler. Seyircilere para saçarlar. Sahneyi bir mağazaya çevirip kadınları en güzel kıyafetlerle donatırlar ancak tiyatrodan çıktıktan sonra kadınların elbiseleri esrarengiz bir şekilde yok olur ve sadece iç çamaşırları ile kalırlar ve dağıtılan paralar ise beyaz kâğıtlara dönüşür. Usta’dan ilk defa kitabın ortalarında bahsedilir. İvan’ın odasının yan tarafında 118 numaralı dairede kalmaktadır ve balkonun anahtarını gizlice hasta bakıcıdan aşırmıştır. Bu yüzden balkondan İvan ‘ın odasına sızar ve sohbet etmek için geldiğini söyler. Usta, piyangodan para kazandığını kendine bir daire tutup tüm zamanını Pontius Pilatus adında bir roman yazmaya adadığını, o sıralarda Margarita isimli bir kadına nasıl âşık olduğunu ve romanının eleştirmenler tarafından reddedilince romanı kendi elleriyle nasıl yaktığını ve hayatının nasıl mahvolduğu tüm ayrıntılarıyla İvan Nikolayeviç’e anlatır. Gösterilerin devam ettiği sırada sahnede yapılanlardan korkan Rimski koşup odasına gider. Bu sırada vampir olan Varenuha mali işler sorumlusunun yanına gelir. Rimski ona Styopa’yanın ne olduğunu sorar. Varenuha ise onun çok sarhoş olduğunu ve bu yüzden öyle saçma sapan telgraflar yazdığını anlatır. Ancak uyanık bir insan olan Rimski onun hareketlerinde bir tuhaflık olduğunu hemen sezer ve önlem olmaya çalışarak acil durum butonuna basar. Varenuha neden durup dururken tuşa bastığına sorar. Rimski artık korkudan hiçbir şey düşünemez ve bembeyaz kesilmiştir. Bu sırada odaya Hella ‘da gelir. İkisi birden tam Rimski’yi öldürmek üzereyken bir horoz ötüşü duyulur ve şafak söktüğü için vampirler kaçmak zorunda kalır. Rimski ise korkudan kendini daireden nasıl sokağa attığını ve kaçtığını kendisi bile farkına varmaz. Bir trene binip kaçar. Nikanor İvanoviç kendini bir sürü döviz kaçakçısı ve ikiyüzlülerin yargılandığı bir tiyatro salonunda bulur. Orada aldığı rüşveti ısrarla inkâr eder. Uyandığında ise bunların hepsinin rüya olduğunu anlar. Ancak kendisi de akıl hastanesinde yatmaktadır. Hikâye burada tekrardan Kudüs’e Pontius pilatus’a döner. İeşua(Ha Nostri) çıplak tepede diğer iki mahkûmla birlikte idam edilir. Matta Levi herkes gittikten sonra İeşua’nın na’şını alıp mağaraya götürür. Varyete’nin tüm çalışanları esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduktan sonra geriye yönetimden tek kişi olan muhasebeci Vasili Stepanoviç Lastoçkin kalır. Onunda üstünde döviz bulunur ve o da tutuklanıp götürülür. Berlioz’un planlama uzmanı ve ekonomist olan eniştesi Maksimilyan Andreyeviç Poplavski yeğeninin vefat haberi aldıktan sonra Kiev’den Moskova’ya gelir. 50 numaralı daireye gider. Niyeti aslında buraya yerleşmektir ancak Korovyev ve Behemot onu fazlasıyla korkutur ve Poplavski arkasına bile bakmadan Kiev’e geri döner. Varyete’nin büfecisi Andrey Fokiç Sokov 50 numaralı daireye gider ve bu tuhaflıklardan o da nasibini alır. Woland, Sokov’a akciğer kanseri olduğunu ve sadece 9 ay ömrü kaldığını söyler. Sokov daireden ayrılır ayrılmaz hemen bir doktorun yanına gider ve onu yaşatması için her şeyini vermeye hazır olduğunu ölmek istemediğini söyler. Usta akıl hastanesine kapatıldıktan sonra Margarita hiçbir şekilde ondan haber alamamıştır ve kafayı yemek üzeredir. Margarita aslında evli bir kadındır. Kocası ise devlet dairesinde önemli bir mevkiye sahip bir adamdır. Bu çiftin hiç çocuğu olmamıştır. Güzel bir evde yaşarlar ve Nataşa adında bir de hizmetçileri vardır. Ancak Margarita için bunların hiçbirinin önemi yoktur ve hayatından bezmiştir. Çünkü tek düşündüğü Usta’dır. Sevgilisinin hayatta olup olmadığını öğrenmek için bile ruhunu şeytana satmaya hazır olduğunu söyler. Kremlin önündeki bankta otururken Azazello yanına gelir ve tüm acılardan kurtulacağını, ona yardım edeceğini söyleyip bir krem verip yanından ayrılır. Margarita eve geldiğinde, söylendiği gibi gece yarsına yakın kremi sürer ve görünmez olur. Sonra kocasına bir veda mektubu bırakıp, evi terk edip bir fırçaya atlayıp uçarak gider. Margarita artık bir cadıya dönüşmüştür ve yüksek binaların arasından uçarken Usta’nın mahvına sebep olan eleştirmen Latunski’nin evini görür. İçeri girer ancak evde hiç kimse yoktur. Margarita tüm hıncını eşyalardan alıp, evin altını üşüten getiri. Camları kırıp uçarak yoluna devam eder ancak uçarken arkasında bir domuz üstünde gelmekte olan Nataşa’yı görür. Nataşa ona, yarım kalan kremi sürüdüğünü ve çok güzelleşip bir cadıya dönüştüğünü bu sırada komşuları olan Nikolay İvanoviç evli olmasına rağmen Nataşa’yla evlenme teklif ettiğini söyler. Sonra bunun üzerine çok sinirlenip Nikolay’ı domuza dönüştürdüğünü ve uçarak Margarita’nın peşinden geldiğini anlatır. Margarita, Woland ile tanışmak üzere 50 numaralı daireye gelir. Messir(Woland) ve maiyeti ile tanışır. Sonradan daireye Nataşa ve domuza dönüşmüş olan Nikolay’da gelir. Woland her yıl bir dolunay balosu düzenler ve bu yıl ki baloya MAragariat’nın kraliçelik etmesini ister. Bu baloda hırsızlar, ispiyoncular, kalpazanlar, sübyancılar, vatan hainleri gibi birçok kişi vardır. Margarita baloya ev sahipliği yapar ve durumu idare etmeyi başarır. Balo bittikten sonra Woland, maiyeti ve Margarita(karaliçe Margo) evde toplanırlar. Woland, Margarita’ya sıkıntıya katlanıp baloda ev sahibeliği yaptığı için bir dilekte bulunmasını söyler. Margarita ondan baloda tanışmış olduğu ve restorandaki müdürün tecavüzü sonucu bir çocuk dünyaya getiren ve kendi çocuğunu ağzına mendil tıkayarak boğan Frida isimli kadının affedilmesini diler. Woland, Margarita,yı iyi kalpli olduğu için suçlar. İstemeyerek bile olsa yine de bu dileğini yerine getirir ancak bunu Maragarita’nın kendisi için istemediğinden başka bir dilekte daha bulunmasını söyler. Margariat nasıl olduğunu anlamadığı bir biçim de bir anda sevdiği adamı yanımda istiyorum diye cesurca ağzından kaçırıverir. O anda usta tımarhaneden çıkarılıp Margarita’nın karşısına çıkarılır. Aralarında ki konuşmadan sonra Woland, Margarita ve Usta’yı tıpkı eski günlerdeki gibi yaşamaları için Arbat’da ki bodrum katına gönderir. Margarita Wolan’da sonsuz şükranlarını sunar. İyi ki böyle bir anlaşmayı kabul ettiğini söyler. Hikâyenin devamı Kudüste İeşua’nın idamından sonraki kısımdan devam eder. Aslında usta romanını yazmaya devam etmektedir. Gizli örgütün başındaki isim olan Afranius Pilatus’un yanına gelir. Pilatus, Ha Nostriyi ele veren Kiryatlı Yahuda’nın öldürüleceğini ve Afranius’a bunun önlenmesi için gerekli önlemleri almasını söyler. Afranius valinin dediğini yapmaz ve Niza adlı bir kadınla anlaşıp Yahuda’yı tuzağa düşürmesini söyler. Niza Yahuda’yı peşinden sürükleyip şehir dışında bir yere götürür. Yahuda orada iki kişi tarafından bıçaklanarak öldürülür. Gizli servisin başı olan Afranius Yahuda’nın üstünden çıkan altın keseyi alıp Pilatus’un yanına gelir. Söz verdiği gibi onu koruyamadığını söyler. Ancak süslü cümlelerle valini aklını çeldiği içi vali bunun önemsiz olduğunu ve kendisini cezalandırmayacağını söyler. Devamında Matta Levi’yi yakalayıp valinin huzuruna getiriler. Levi Yahuda’yı öldüreceğini söyler ancak vali Yahuda ‘nın zaten öldüğünü ve yalan söyleyerek onu kendisinin öldürdüğünü söyler. Moskova’da yaşanan tuhaf olaylar silsilesi yavaş yavaş polis tarafından aydınlatılmaya başlanır. Styopa Yalata’dan geri getirilir. Saklanan Rimski bulunup geri getirilir. İvan Nikolayeviç sorguya alınır ve bir zamanlar herkese haykırmaya çalıştığı hikâye artık dinler kişiler bulmuş gibidir. Polisler herkesi dinledikten sonra tüm ipuçlarının 50 numaralı daireyi gösterdiğini anlarlar. Daireye baskın yaparlar. Behemot ile silahlı çatışmaya girerler. Behemot vurulur ancak ölmek üzereyken gaz yağı içip dirilir. Polislere ise bir şey olamaz. Behemot ağzında çıkan ateşle daireyi ateşe verir ve polisler çekilmek zorunda kalırlar. Woland ve maiyeti kaçıp gider. Korovyev ve Behemet önce dövizle alışveriş yapılan bir mağazaya giderler ve yaşanan itiş kakışmadan dolayı orayı ateşe verirler. Oradan Griboyedov’a giderler. Normalde kapı görevlisi onları almayacakken Griboyedovun restoran müdürü, uyanık ve kurnaz bir adam olan Arçibald Arçibaldoviç gelenlerin aslında kimler olduğunu hemen bilir ve onları içeri alıp çok büyük bir özen ve hizmet göstermeye başlar. Ancak yan tarafında bulunan polisler onları tanır ve ateş ederler. Tekrar çatışma başlar ve Korovyev ile Behemot yanlışlıkla orayı da ateşe verip kaçarlar. Woland ve Azaello Moskova’nın en yüksek binasının terasında şehri izlerken Matta Levi onların yanına gelir. Efendisinin, ustanın romanını okuduğunu ve Woland’dan onu ödüllendirmesini rica ettiğini iletir. Woland kabul eder ve düzenlemeleri yapmak için Azaello’yu gönderir. Daha sonra yangından yüzü gözü karalar içinde Korovyev ve Behemot gelir. Usta ve Margarita bodrum kattayken Azazello gelir ve onlara Pilatus’un içtiği Falerno şarabından getirdiğini söyler. Margarita şaraptan içer içmez ölür. Usta tuzağa düştüğünü sanar ve Azazelo’ya saldırmaya çalışır ancak o da yere düşüp ölür. Azazello ikisinin de ağızlarına yeniden birkaç damla şarap damlatarak onları diriltir. O anda Usta ve Margarita kendilerine verilmiş olan hediyeyi anlarlar. Üçü birden gitmeye hazırlanırken, Usta vedalaşmak için İvan’nın yanına uğramak ister çünkü son zamanlarda konuştuğu tek insan bu genç şair olmuştur. Usta, İvan’la konuşup vedalaştıktan sonra hemşire gelip İvan’a 118 numaralı dairede kalan komşusunun vefat ettiğini söyler. Bezdomnıy durumu anlar ve aslında o anda şehrin başka bir yerinde bir kadının ölmüş olduğunu kendi kendine mırıldanır. Usta, Maragrita ve Azaello , Woland ve diğerlerinin yanına terasa gelirler. Behemot ve Korovyev şehirden ayrılmadan önce son bir kez ıslık çalmak istediklerini söylerler ve kulakları sağır eden bir ıslık çalarlar. Daha sonra usta şehirle vedalaşır ve hep birlikte yola koyulurlar. Havada uçarlarken Korovyev ay ışığında bir şövalyeye dönüşür. Kedi ise zayıf bir delikanlıya dönüşür. Azazello ise gerçek kılığı olan susuz çöl iblisine dönüşür. Woland ise aynı kılıktadır. Aslında ay ışığında gerçek halleri ortaya çıkmıştır. Ustanın saçları beyazlamıştır. Yolda giderlerken Vali Pilatus’u görürler. 2000 yıldır bir ağacın dibinde yanında bir köpek ile sağır olarak beklemektedir. Usta kitabına bir son olacağı düşüncesiyle özgürsün diye bağırır valiye. Vali kalkıp gider. Woland ise Usta ve Margarita’ya şafağı işaret edip, ebedi evlerinin olduğu tarafı gösterdikten sonra yerin dibine dalar. Diğerleri de peşinden... Usta ve Margarita şafak vakti bu yolda yavaş yavaş yürürler ebedi sığınaklarına doğru. Roman normalde burada sonlanır. Epilog bölümünde ise yaşanan tuhaflıklardan sonra şehirde neler olduğundan bahseder ve kitaptaki bazı kişilerin son durumları hakkında bilgiler verir. Aradan yaklaşık olarak 9 yıl geçmiştir. Bezdomnıy olayın her yıl dönümünde kâbuslar görür. Eşi ise onu teselli etmeye çalışır. Nikolay İvanoviç keşke Woland ile kalsaydım diye pişman olduğunu söyler kendi kendine. Olaylardan sonra yaklaşık 100 kara kedi öldürülmüştür. Birçoğu ise vatandaşlar tarafından tutuklanmış ancak Behemot olmadığı anlaşılınca serbest bırakılmıştır.
Usta ve Margarita
Usta ve MargaritaMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20207,1bin okunma
·
390 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.