Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Martın Eden Kitap İncelemesi
Aşk insanı değiştirir derler. Kesinlikle doğrudur bu. Bazen yerden yere vurur, bazen de yerdeki ruhunuzu alır göğe çıkarır. Ana karakterimiz olan Martın de tam olarak ruhunu göğe çıkarıp sonra yaşadığı hayal kırıklığı ile bir başına kalışının öyküsüdür bu. Hayır hayır spoiler değil bu, hemen arka kapakta görebileceğiniz bir bilgi, aslında bu sefer incelemeyi biraz uzun tutacağım ama kesinlikle bir tane bile spoiler yoktur. Gönül rahatlığı ile devam edebilirsiniz. Martın Eden bir aşk romanından çok daha fazlasıdır. Amerika'nın yüzüne sınıf farkını vurduğu belki de; çarpıcı bir şekilde tüm duyguları bize aktarmayı başarmış bir kitaptır Martın Eden... Denizci olan ana karakterimiz, Arthur'u bir kavgada kurtarması sebebiyle yemeğe çağırılır. Her şeyin başlangıcı olan bu yemek, gerçek aşkı hissettiği, ilk görüşte vurulduğu, kendi tabiriyle 'insan olamayacak saflıktaki' Ruth ile tanıştığı yemektir. Burjuvaya ait olan Ruth; doğru düzgün konuşamayan, imla hatalarıyla kulaklarını tırmalayan, yalpalayarak yürüyen bu gence doğru bir çekim hissetmiştir. Onu baştan şekillendirmek ister. Ruth aşkına Martın kendine çeki düzen verir nitekim işçi sınıfından olan Martın ile başka türlü evlenmeleri mümkün değildir. Kendini kitaplara gömen bu genç delikanlı kısa sürede dünyaya çok farklı bir gözle bakmaya başlar. Denize açılma fikrini tamamen rafa kaldırır ve hayalindeki gibi bir yazar olmak ister. Gözleri dünyayı farklı gördükçe yaşadığı heyecan ve zamanla hayranlık duyduğu bu burjuva sınıfının kör cahilden başka bir şey olmadığının farkındalığı ile iyice değişir. Kitabın akıcılığı bambaşka bir düzeyde. Dürüst olmak gerekirse kalın kitaplardan uzun zamandır kaçıyordum. Ancak bu kitap gece uykularımı feda ettiren bir kitaptı. İyi ki okumuşum diyorum. Kitap önerilerimde başı çekecek daimi bir kitap artık. Aynı zamanda bu kitap kısmi olarak otobiyografidir. Kitapta ara ara bu olayın Jack London için hangi olaya tekabül ettiğini ufak notlar ile çevirmen bize açıklamış. Gerçekten okumaktan keyif aldığım bir kitaptı. 10/10 puan veriyorum. meraklısı için yazarın biyografisini de eklemek istedim. Harika bir gün geçirmeniz dileği ile... * * * 1875'te Flora (jack london'ın annesi) William Channey'e (babası) hamile kaldığını söylmesi üzerine, William Channey bir daha geri dönmemek üzere florayı ve henüz doğmamış oğlunu terk etmişti. 12 ocak 1876 da terk edilmiş ve umutsuz bir durumda olan flora Channey john Griffith(jack london'a doğduğunda verilen isim) adında gayrimeşru bir çocuk dünyaya getimiş ve 2.evliliğini John London adında kısmen sakatlanmış bir iç savaş gazisi ile yapmıştı.Böylece bizim jack'in serüveni başlamıştı. Jack London ilk okulu bitirdikten sonra kavanozlara turşu doldurmak için ayda 50 dolara, günde 16 saatten daha uzun süre çalışıyordu. Kapitalist sistemin dönen çarklarına henüz kolunu kaptıran jack, daha sonrasında bütünen yutulacağı bu canavara karşı duyacağı nefretin ilk kıvılcımını ateşlemiş ve bu gencin yüreğinde sosyalist karakterin oluşmasına zemin hazıramıştı. Daha küçükken doğaya karşı büyük bir hayranlık duyan jack London, tekne almak için bir kaç ay boyunca annesinden gizli bir şekilde para biriktirmişti. Bunu öğrenen annesinin Jack'ten parayı istemesi üzerine, Jack istemeye istemeye parayı vermek zorunda kalmıştı. Bir yandan gazete dağıtıcılığı yapan bir yandan da fabrikada çalışan jack london bu zamanlarını yük hayvanı olarak nitelendiriyordu. jack 2.denemesinde yelken için gerekli olan parayı biriktirmiş ve bunun neticesinde kendi başına yelkenciliği öğrnemişti. Henüz o yaşlarda kitaplara meraklı olan jack vücunun bitap düşmesi yüzünden bu hobisinden uzak durmak zorunda kalmıştı.aylarca çalıştıktan sonra jack yeni kelimeler öğrenmeye başlamıştı. Etrafında bulunan yobaz ve bağnaz insanlar tarafından göz hapsine alınan jack, kitap okuduğu esnada, kitaba odaklanır,çevresindeki kimseyi görmez ve kitapla bütünleşirdi. Fakat maddi olanaksızlıklar yeniden jack London'ın ailesinin yakasına yapışmıştı. Babasının durumuna üzülen ve elinden hiçbir şey gelmeyen Jack, kendisni arkdaşlarıyla birlikte içki masasında bulmuştu. İlk defa ümitsizlik jack london'ın ruhunu kuşatmış ve onu kör kütük sarhoş etmişti.Rıhtımdan aşağı inerek teknede uzanmak isteyen jack, tekneye zıplarken düşmüş ve akıntıyla birlikte sürüklenmişti. Hayatının böyle sona ermesini isteyen jack'i kendisine getiren soğuk sular olmuştu.4 saat boyunca suda kalmış ve uyandığında kendisine bir söz vermişti.her ne pahasına olursa olsun, sefil varoluşuna boyun eğmeyecek ve bu uğurda ne gerekiyorsa yapacaktı. 17 yaşına geldiğinde bir fok gemisine usta gemici olarak kaydoldu.Yeni mesleği ile ilgili her şeyi azim ve sabırla kısacık sürede öğrendi.işinde disiplinli ve kararlıydı. Yaşça küçük olduğu için kendisinden büyük olanların nefretin kazanmıştı. Ve mürettebatın saygısını kazanmak için gemideki demirbaşlardan biri olan koca kızıl john ile kavgaya tutuşmuştu; çok ağır yaralar almasına rağmen rakibinin boğazına yapışan genç denizcimiz jack,zafer çığlıklarıyla bu kavganın kazanan tarafını belli etmişti.Artık o denizciler arasında saygın bir kişilikti. ve gerçek hayatta kurt olabilmek için daha çok fazla mücadalelerden geçmek zorunda kalıcaktı. Zaferin ruhunda açtığı mutluluk, gecenin karanlığında kükreyen tayfununun korkusuyla bertaraf oldu.Geminin komutasını alan genç denizci jackti. Bu olay hakkında ''Tüm yelkenleri toplamıştık,Fırtınada çıplak direklerle ileriyorduk; yine de ıskuna her an parçalanacak gibiydi.Denizde iki yüz metre genişliğinde yarıklar açılıyor,rüzgar dalgaların tepesindeki köpükleri ufalıyor, su zerrecikleri her yere öyle bir savruluyordu ki, aynı anda iki dalgayı birde görmek mümkün olmuyordu. Neredeyse kontrol edilemez haldeki geminin küpeştesi bir iskele, bir sancak istikametine yatıyor, sürekli güneydoğudan güneybatıya dönüp rotadan sapıyor, sular bordanın altında kabarınca , ortasından delinecek gibi oluyordu. Gerçekten delinseydi,geminin tüm mürettebatıyla birlikte battığı ve kendilerinden bir daha haber alınamadığı bildirilirdi. Bir keresinde dalgayı pupadan yedik.Dalganın gelişini gördüm ve yarı boğulmuş vaziyette, üzerime inen tonlarca suyun altında ,ıskunanın delinecek gibi olduğunu fark ettim. bir saatin sonunda, nöbet değiştirdiğim zaman,terler içinde ve tükenmiş haldeydim.ama başarmıştım.'' diye yazmıştı. 7 ay sonra ailesinin yanına dönen jack, kazandığı bütün parayı ailesini vermişti. Ailesine maddi yönden katkıda bulunmak isteyen jack london ekonomik krizin mağdurlarından biri olmuştu Kendisine göre bir iş bulamayınca , yeniden bir yük hayvanı olmak zorunda kalmış ve Hint keneviri imalathanesinde bir işe girmişti. Bir makale yarışmasının yapılacağını öğrenen ve oğlunun yeteniğinin farkında olan flora zorlada olsa oğlunu bu konuda ikna edecek ,2 gün boyunca uykusuz kalmasına neden olacak ve ona 4 bin kelimelik kusursuz bir metni kaleme aldıracaktı. Her gün Hiç aksatmadan 20 kelime öğrenmesinin ve sürekli kitap okumasının meyvesini toplayacak ve yarışta birinciliği kazanacaktı. özgüveni tazelelen jack london bir kaç hikaye daha kaleme alacak ama bunlar hüsran ile sonuçlanacaktı. kendisine vaat edilen zammı alamayan jack, kenevir imalathanesindeki işinden ayrıldı. 18 yaşına basınca Oakland Halk Kütüphanesi ile daha fazla haşır neşir oldu yüzeysel bilgiden sıyrılıp konuların derinine inerek kabuğundan sıyrılıp, herşeyi bir hedefe göre düzenledi. Ekonomik kriz yüzünden bir çok iş yeri iflas etmiş ve işsiz kalan halkın büyük bir çoğunluğu çözümü intihar etmekte bulmuştu. Bu dönemde iş bulamayan jack babasına yük olmamak için yürüyüşlere katıldı. Küçüklüğünden beri hayran olduğu niagara şelalesini görmek için New York eyaletine buffalloya gitti Bir polis tarafından serseri damgası yiyip 30 gün boyunca hapishanede yatmak zorunda kaldı.hapisten çıktıktan sonra tekrar kömür kürelemek için işe girdi.Yaşadığı olaylar,içindeki sosyalist kimliğin dışarı çıkmasını sağlayacak ve Oakland halk kütüphanesinde tanışacağı eski ingiliz profösor irons Bamford tarafından eğitilecek ve yön verilecekti. 19 yaşına basmış olan jack kendisinden yaşça küçük olan öğrencilerle birlikte liseye kaydolmuştu.Maddi olanaksızlıklar yüzünden lisede öğrencilik kimliğinin yanına bir de hademelik eklenmişti. jack kendisine liseden bir arkadaş edinmişti ismi Ted Applegarth tı. Arkdaşının isteği üzerine eve davet edilen jack, Mabel applegarth'ı(Ted'in kızkardeşi)görür görmez aşık olmuştu. Denizci çocuk mabel applegarth için kabuğundan sıyrılıp bile isteye sınıf atlayacak ve mabel ile eşit haklara ve özgürlüklere sahip olacaktı. Kıza duyduğu aşkı Martin Eden deki Ruth karakteri ile ölümsüz kılacaktı. Kapitalist sistemin ruhunda yarattığı sosyalist kimliği ile her gece belediye parkında kalabalıklara karşı söylev veriyor, burjuva sınıfına ait insanların nefretini kazanıyordu. Hayatın yükü ve zorluklarıyla henüz tanışmamış insanlar, Jack London'ın niçin böyle sayıp sövdüğünü anlamıyorlardı. okulda oldukça başarılı olan jack london'ın kötü talihi Mr. Andersonun onu okuldan kovmasıyla daha kötü bir vaziyet aldı. jack london bu konu hakkında şunları söylemişti. ''"Çok üzgünmüş, fakat insanlar benim hakkımda konuşup duruyorlarmış. İki yıllık eğitimi dört ayda bitirmek! Bu bir skandal olurmuş; ayrıca üniversitelerin, denklik sahibi hazırlık okullarına karşı tavırları giderek sertleşiyormuş. Böyle bir skandalı gözü alamazmış, o yüzden lütfedip ayrılmam gerekiyormuş. " Tek başına öğrenmeye başlayan jack, başarılı olmuş ve okula gitmeden Kalifornia ünv. kazanmıştı. fakat yoksulluk ailesinin peşini bırakmamış ve bir çamaşırhanede gömlek ütülemeye itmişti. Burada bir kaç ay çalışan jack, ablasından faizle borç alıp, hazine avcılığı için yüzlerce kolondike yolcusuyla birlikte kuzeye gitmişti. Ailesini belkide bir daha göremeyecek olan jack göz yaşlarına boğulmuştu. Girişeceği bu yol tehlikeler ve maceralarla doluydu. Kuzey topraklarında altın bulabilmek umudu ile tayfaya yazıldı. 100 kilometrelik bir mesefayi su üzerinde kat etmeleri 3 gün sürmüştü. Karaya vardıklarında yarım tonluk yükü iyi bir patikada 45 kiloyu kötü bir patikada ise 35 kiloyu sırtlayabilirdi.. Her bir parçayı bir buçuk kilometre boyunca taşıyıp sakladıktan sonra ,sıradaki parçayı almak üzere dönecekti. London yavaşça yükselen bu derbentte 13 kilometre boyunca ,taşıdığı parçayı bırakıp ikinciyi almak üzeri geri dönüyor, ikinci parçayı da taşıdıktan sonra üçüncüyü almaya gidiyor, her bir buçuk kilometrede on beş kez aynı şeyi tekrar ederek yürüyordu.bu iş çok yorucuydu ve london su gibi ter akıtıyordu. Yükünü atlara bindiren kolondike'çilerin atları dik ve dolambaçlı yollarda yorulmuş ve çoğu telef olmuştu.Varını yoğunu bu uğurda harcayan bazı kolondikeçiler intihar etmişti. karayı bu şekilde geçen jack london ve bazı kolondikeçiler gölün karşı tarafına geçmek için ağaçlardan tekneler yapmışlardı.ve teknesi sağlam olmayan kolondike çilerin bazıları kara suları boylamış ve etrafı su mezarlığına çevirmişti. jack london'ın bilgisi dahilinde yapılan tekne girdaba yakalanmaktan son anda bizim genç denizcimizin tecrübesi ile kurtulmuştu. jack sonunda karaya ulaşmıştı ama şimdide başka bir sorun kendisini göstermek üzereydi. Jambon , ekmek ve fasulye alamayan madenciler Kolondike Vebasına yani iskorbüt hastalığına yakalanıyordu.Bu hastalığın ilk belirtileri jack'te kendisini göstermişti; sallanan dişler ,pörsümüş deri ve kanayan diş etleri. Her gün altın bulmak için yeri kazıyor; bulamayınca da umutsuz ve üşümüş bir vaziyette yastığının altında hıçkırıklara boğuluyordu. Çevresindeki insanlar gibi olmak istemeyen jack kendi kendisine bir söz verdi ve her ne pahasına olursa olsun yazar olacaktı . o kararlılık içinde yattığı yerdeki kütüğe şunları çiziktirdi. ''JACK LONDON MADENCİ YAZAR 27 Ocak 1898"
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,4bin okunma
··
277 görüntüleme
Hz. İNSAN okurunun profil resmi
Gözüm kesmedi okumaya 😂
Büşra T. okurunun profil resmi
Gerçekten pişman olmazsınız harika bir kitap 😊
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.