Bilim ve teknoloji tarihi çok ilginç olaylarla dolu. Özellikle 20
yüzyılda, başarılı olan fakat yaygınlaşmayan pek çok icatla
karşılaştığımız gibi, aslında pek çok açıdan başarısız olmasına
rağmen çeşitli sebeplerden ötürü piyasada kabul gören icatlar da
karşımıza çıkıyor. Gerçekten de bir icadın sevilip sevilmeyeceğini ve
ne ölçüde kabul göreceğini kestirmek güç. Buna verilebilecek en iyi
örneklerden biri, daha kaliteli ses ve görüntü sunmasına rağmen
analog video format savaşında VHS’e yenilen Betamax olabilir. Bu konuda üreticinin
aldığı kararlar da, hatta üreticinin başka üreticilerle kurduğu ilişki ve pazarlama
faaliyetleri de önemli rol oynuyor. Kısacası, her zaman en iyi olan kazanmıyor. Dahası,
zamanlama ve ekosistemin oluşması da bu noktada çok önemli. Otonom arabaları ele
alalım. Otonom sürüş için teknoloji olarak gereken olanaklara uzun süredir sahibiz. Fakat
özel amaçlar dışında tam otonom araçları trafikte göremiyoruz ve ne zaman
görebileceğimiz konusu ancak son dönemde belli oldu. Fakat konuyla ilgili etik ve yasal
açıdan akılları kurcalayan sorular hâlâ tam olarak cevap bulmuş değil.
Otonom otomobillerden çok daha eski bir rüya ise hâlâ tam anlamıyla hayata geçmeyi
bekliyor: uçan otomobiller. “Söz konusu olan bir uçan otomobil mi yoksa yerde de
gidebilen bir uçak mı?” tartışması hâlâ sürüyor olsa da görünen o ki uçan otomobilleri
önümüzdeki aylarda sıkça haber başlıkları arasında göreceğiz.
Eğer bu gibi gelişmeler sizi de bizim kadar heyecanlandırıyorsa kapak konumuzu bir
solukta okuyacağınıza eminim!