Gönderi

“Seni öyle seviyorum ki. O kadar sevdim ki seni. Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana? Gelincik tarlalarından geçerken, kendin de mis kokulu bir gelincik çiçeği, akşamın tamamını içine çekip içmiştin. Ve ayak bileklerinin etrafında dalgalanan elbisen bir yalaz gibiydi günbatımında. Ama başın eğikti ışıkta, saçlarınsa yanıyordu bütün o öpücüklerimden, alev alevdi hâlâ. Öylece yürüyüp giderken dönüp dönüp bana bakmıştın. Elindeki fener parıl parıl parlayan bir gül gibi sallanmış durmuştu alacakaranlığın içinde. Yarın yeniden göreceğim seni. Buradaki şapelin penceresi altında, burada, mumların ışığının düştüğü, saçlarının altın bir ormana dönüştüğü yerde; burada, nergislerin ayak bileklerine hafif öpücükler gibi şefkatle sürtündüğü yerde. Her akşam alacakaranlık vakti yeniden göreceğim seni. Birbirimizden asla ayrılmayacağız. Öyle seviyorum ki seni! Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana?”
Sayfa 34 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.