Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ong’un sözlü kültür ile yazılı kültürü derinlemesine inceleyerek karşılaştırdığı ünlü eserinde[11] alfabenin toplumu ve insanı, bir başka deyişle kolektif düşünceyi ve bireysel düşünceyi nasıl dönüştürdüğü detaylıca ele alınmaktadır. Ong’a göre yazı öncesi insanı kendi bilincine ve düşüncesine odaklanabilen bir zihin yapısına sahip değildir. Zira yazı öncesi kültür, bilginin “söz”de saklandığı bir çağdır. Bilgi atasözlerinde, mitlerde ve kuşaktan kuşağa aktarılan anlatılarda var olabilen bir mahiyete sahiptir.[12] Alfabe teknolojisiyle birlikte bilgi, zihin dışında başka alanlarda saklanabilme imkanı bulmasının yanı sıra listeleme, sıralama, soyutlama, sınıflandırma ve açıklama gibi düşüncenin farklı boyutları da ortaya çıkabilmiş ve analitik düşünce mümkün hale gelmiştir.[13] Felsefenin ve bilimsel düşüncenin ortaya çıkabilmesi kaçınılmaz olarak alfabe teknolojisinin bulunmasına bağlıdır. Bunun yanı sıra yazı, bilginin nesnelleşmesini ve bilen ile bilinen arasına mesafe koymayı da sağlamıştır.[14] Bu da insana kendi zihnini ve benliğini dışarıdan gözlemleme imkanı kazandıran bir teknolojiye sahip olması anlamına gelir. Alfabe teknolojisinin zihnin işleyişi ve insan tipolojisinde meydana getirdiği değişim üzerinde duran Ong’un yanı sıra bu teknolojinin toplumsal yapılarda meydana getirdiği değişim de çokça ele alınmıştır. Bilginin, zihin dışında bir alanda depolanabilmesi imkanını veren alfabe teknolojisi ticari faaliyetlerin ve sosyal örgütlenmelerin daha kolay yapılabilmesini sağlamıştır. Bu sayede daha büyük şehirler ve daha karmaşık yapılara sahip yönetimler ortaya çıkabilmiştir. İnnis ise alfabenin kendisinden ziyade yazının üzerine yazıldığı malzeme üzerinden determinist bir görüş bildirir. Buna göre yazının papirüs ve kağıt üzerine yazılarak kolayca taşınması krallıkların genişlemesine ve merkezi imparatorlukların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Kolay taşınabilme özelliğine sahip bu medyayı mekana dayalı medya olarak isimlendiren İnnis[15] kil, taş ve parşömen gibi malzemelerin kullanıldığı medyayı zamana dayalı medya olarak tanımlar. Mekana dayalı medya kolay taşınabilir olduğu için merkezi yönetimin “söz”ünü uzaktaki hakimiyet alanlarına da taşıyabildiğinden dolayı kağıt ve papirüs kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte Mısır, Pers ve Roma gibi imparatorluklar ortaya çıkmıştır.[16] Dolayısıyla sözlü kültürün insanı ile yazılı kültürün insanının tipolojisi arasında fark olduğu gibi toplumsal, ekonomik ve siyasal yapılar arasında da fark vardır. [11] Walter Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, İstanbul: Metis Yayınları, 2013. [12] Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, s.37. [13] Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, s.21. [14] Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, s.62. [15] Harold İnnis, İmparatorluk ve İletişim Araçları, Ankara: Ütopya Yayınları, 2007, s.28. [16] İnnis, İmparatorluk ve İletişim Araçlar, s.31. Dr.Ahmet Güven - Hakikatin Yitimi Olarak Post-Truth:Bir Kavramsallaştırma Denemesi adlı makalesinden alıntidir.
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.