Muhammed Ali

Muhammed Ali

Muhammed Ali

, bir kitap okudu
280 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Akıl Tanrıya Nasıl Götürür
Joshua Rasmussen
0/10 · 1 okunma
Reklam
Sorsak, elbet siz de dertlisiniz. Ama neticede hayat işte! Gemisini yürüten kaptan. Ne yapsak efendim? Hiçbir şey olmamış gibi yaşayıp gitsek mi? “Bu da geçer,” deyip gündelik hayatımıza devam etsek mi? Bakmayın böyle sayıklayıp durduğuma. Kaptan kaba döküldüm, renkten renge boyandım. Acı, dilime vurdu benim. Sizi bilirim. Turgut Uyar'ın dediği gibi: Şiiriniz adamakıllı şiir Dumanı da caba Benimse dengem çoktan bozuldu, Sahi Bayım, tarihin başlangıcından bu yana var olduğunuz muhakkak ama merak ediyorum: Siz hep böyle miydiniz? Genetik misiniz? Yoksa çevre ve zamanın eseri, sonradan görme misiniz?
Şems, “Ya Rabbi! Yarattıklarının arasında benim dostluguma dayanacak biri yok mu?” derken Mevlâna'nın kalbinde Şems'ten boşalan yere bir kez Çelebi Hüsameddin'in bir kez de Kuyumcu Selâhaddin'in dolması içini acıtıyor. Acıtmasın! Yer Şems'in bile değil ki! Bilmez misin, bu dünya âlemin yüzünde Vedüd isminin tecellisine talip olana binbir belâ, binbir kaza gerekli. Efendim tecellim bu'ysa, kınanmak var horlanmak var bu kitapta. Lütuf da kahır da, Cemal de Celâl de var. Bu bir rıza lokması, boğaza dizilmesi var. Abdesti kişinin öz kanıyla alınan hepi topu iki rekatlık aşk namazında, sevgiliden değil aşk'tan haber var. Aşka talip olanın feryad ettiği o ince hesap var. Sen istiyorsun ki yara bere almadan heveskâr olasın, âşıklık taslayasın. Yüksek bir tepeden şehri seyrederken şiirler yazasın, acını kalbine gömüp gözyaşlarını sızdırasın. Alacaklılığında haklı, tadı uykulara dalasın. Yok öyle şey! Aşk bu, vurduğu yerden kan sesi geliyor.
Aniden düşer cümle, kuru toprağa inen yağmur gibi. Sen de inanamazsın buna sana inananlar da. Öyle bir çözülür ki dilin unutulmuş alfabenin çetrefilinde toplanır bütün mısralar, Cevap gelir bir köşeden, unutulmuş şarkılar da. Bahar da sensin bundan böyle sonbahar da. Kar da sensin artık nev-bahar da. Bundan böyle soruya cevap da sensin cevaba soru da. Hâl ile kelâm arasındaki gölgeli tasavvurlar da, isim ile delâlet ettiği mana arasında kaybolan sırlar da. Senin sadece son bölümünü yazmayı sevdiğin bir hikâye var, Kalem de şahit buna kâğıt da. Gündüz de şahit, gece gece başına giren ağrılar da. Öyle bir açılır ki gözün, körlük de sendedir ebedi âmâlık da. Kurul gönlünce tezgâh başına. Şiiri, şiirlerinde kalanları suçlama. Senin elinden çıkar kenarında sarhoş atların koşturduğu halılar da.
Bahar dokununca kalbinin kapıları açılmaya görsün bir. Sen de şaşarsın bu işe sana şaşıranlar da. Öyle bir düşer ki yitik anahtar kilitli kapının doğrusuna, ağaç da konuşur bundan böyle sana, ırmaklar da. Bahar, bahardır işte. İsmini ezber edemediğin zambaklar da, ezel aşinası morlar da öyle bir selâm durur ki teşrifine, unutmak da geçer aklından hatırlamak da. Hafif bir koku. Su yürümüştür ağaçların gövdesine. Aceleci bademler, sabırsız erikler bir gecede çiçeklenivermiştir. Tomurcukların patlaması yakın. Bu bahar-da toprakta hareket başlamıştır. Cemreler cana, tene, akla, kalbe, fikre inmiştir orada. Mekânı zaten vicdandır. Orada gülümseyecek bir şey mutlaka bulunur. Mavi bir ışıkla gelir, bulutlardan sızan mavi ışıkla, toprağı sarsan papatya kokusuyla. Öyle bir gelir ki, buna bekleyen de ihtimal vermemiştir oysa. Vakti zamanı vardır. Şahittir şu dokuz kat semalar da. Herkes ruhunda, bedeninde yanık izleriyle mi gelir birbirine? Hiç kimse yekdiğerinden daha masum değil midir? Herkes payına düşeni çoktan mı ödemiştir? Kalbin âdeti kanamak.
Reklam
39,2bin öğeden 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.