Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Yılmaz Güney – Sanık / Korku Yaşanmadıkça Yenilmez
Selimiye Üçlemesinin üçüncü ve son kitabı. 1.ve 2.kitaplar arasında ufak da olsa bir bağlantı vardı ama bu kitap diğer ikisindeki karakter ve olaylardan bağımsız bir kitaptır. Üçlemedeki yerini belirleyen şey, aynı yıllarda aynı cezaevinden yazılmış olmasıdır. Kitabın dili gayet akıcı ve fakat işkence sahneleri o kadar ağır ki, okuyucuyu yoruyor. * Kapağın arkasında yazan: “Akşama kadar yazacaksın, Beğenirlerse su, yemek ve cigara verilecek. Komutanım söyledi. Kaç zamandır buradayım, konuşmayan adam görmedim… Akılsızlık etme. Yaz da kurtul.” “Ne yazayım? Bir suçum yok ki benim.” “Ne istiyorlarsa onu yaz. Yazdırırlar çünkü. Dayanamazsın. Yazdırırlar. Kimse dayanamadı çünkü. Ben senin yerinde olsam hemen yazarım. Tek sopa yemeden. Çünkü sonuç değişmez…” Satırlarına gelinceye kadar (sayfa 101) insanın adeta kanı çekiliyor.… * İşkence, bir insanlık suçudur. Sanki işkenceye tutulan senmişsin gibi tepki vereceksin. Kitap, bir bütün olarak kurgu ama anlatılan şeyler bu ülkede ve belirli dönemlerde birçok insanın yaşadığı şeylerle birebir aynı. İşkence, insan onuruna karşı yapılan en büyük aşağılamadır… “Hapislere, hücrelere razıydı artık. Ama işkence yıldırmıştı gözünü.” (sayfa:124) İşkenceyi ve işkencecileri lanetliyorum… * Yaşar Yılmaz… Anasına “Gelin”, nişanlısına “Öksüzüm” diyen bir üniversite son sınıf öğrencisi. Sol görüşlü. Kendini devrimci olarak tanımlayan ve işkence gördüğü günlerde eksikliklerini düşünen, kendine özeleştiri yapan bir devrimci. . “Başka kim arar sorardı Yaşar’ı? Günlerce, aylarca bırakmasalar ya da bir kurşun sıksalar kafasına, atsalar bir kuyuya, kim vardı? Var mıydı arayacak kimsesi? İşçi arkadaşları tutuklandığında ilgilendi mi kendisi? Aklına geldi mi onların çocukları? Aç mı, susuz mu, bir ihtiyaçları var mı bu çocukların, dedi mi? (sayfa:16) . “Öğle yemeğinde ne düşlüyordu? Koca bir bardak bira içecekti, soğuk, buz gibi bir bira. Demek daha önceki günlerde rakı içerken, bira içerken polis hücrelerinde insanlar vardı. Belki baskı ve işkence altındaydılar ve o an Yaşar bira içiyordu. O gülerken, hayatın akışına kendini kaptırmışken başkaları binbir acı içinde kıvranıyordu demek!” (sayfa:18) . “Kulağı çınlıyordu. Eski bir alışkanlıkla ‘kim anıyor beni? dedi kendine.. Sonra yanıtladı ‘kimse anmıyor seni Yaşar! Sen daha önce içeriye düşen arkadaşlarını andın mı, aradın mı?” (sayfa:82) * Yaşar Yılmaz, hücreye konulduğu zaman bunları düşünmüştü. Çünkü o ana kadar aklına gelmemişti. Her an, her dakika, hatta şu an ben bu incelemeyi yazarken, siz bu incelemeyi okurken bile, birileri hücreye konulup işkence görmüyor belki –ümit ediyoruz ki görmüyordur- ama özgürlüklerinden alıkonulan, hakları ihlal edilen, susturulan, ezilen, aç kalan, açıkta kalan, tacize-tecavüze uğrayan insanlar olabiliyor… Ve biz, bizim de başımıza gelinceye kadar hiç oralı olmuyoruz. Belki biraz üzüntü hepsi o kadar. Onlara ses olup, güç olup kol kanat ger(e)miyoruz… Yaşar Yılmaz’ın halinden ders almalı biraz… * Kitapta devrimcilik ilkelerine ve anlayışına bol yer verilmiş. MÜLAZİM ABİ ağzından faşizm ve devrimcilik ile ilgili dikkat çekici sözler bulunmakta. “Faşizm sadece ‘antikomünist’ değildir, aynı zamanda, bir avuç kapitalist azınlığın çıkarları için, geniş halk kitlelerine de karşıdır. Bu gerçeği size faşizmin insanlık dışı uygulamaları öğretecektir. Yarın, en ufak demokratik kıpırtıyı nasıl zulümle bastırdığını göreceksiniz.” (sayfa:43) . “…Her gördüğünüz askere ‘komutanım’ her sivil baskıcıya ‘abiciğim, efendim, beyefendi’ diyerek paçanızı kurtarmak için yaltaklanacaksınız. Ama kıçınıza cop sokulduğu zaman, ananıza avradınıza sövüldüğü zaman, aç bırakıldığınız, falaka altında kendinizden geçtiğiniz zaman aklınız başınıza gelecektir.” (sayfa:43) . “Onların gözünde en küçük kıpırtı ‘komünist tahriki’dir, hakkını arayan, haksızlığa tepki gösteren herkes ‘komünist’tir ve ezilmelidir.” (sayfa:49) . “En önemsiz görünen konularda bile getirilen antidemokratik önlemler ve kısıtlamalar karşısında amansız bir yırtıcılıkla mücadele etmeli ve kitleleri bu mücadelenin gerekliliğine inandırmalıdır. Çünkü önemsiz görünen bu önlemlerle burjuvazi, halkı alıştıra alıştıra, tepkilere yol açmadan, adım adım köleleştirme amacı gütmektedir. Bu sinsi oyuna karşı mücadeleyi ihmal etmek, önemsememek, faşizmin yayılmasına göz yummaktır.” (sayfa:85) . “Kitlelere, işçilerin ve köylülerin devrimci özüne inanmayanlar, bireysel yalnızlıklara ve yanlışlıklara düşerler. Kitlelerin geliştirici ve değişimi zorunlu kılan hareketleriyle bağlar kurmayan, kuramayan devrimciler geride kalacaklar ve kendi yalnızlıkları içinde boğulacaklardır.” (sayfa:87) * Kitapta bazı kalemlere de atıf yapılıyor: Yaşar Kemal -İnce Memed-, Aziz Nesin, Çetin Altan, İlhan Selçuk, İlhami Soysal. * Vedat Demircioğlu olayına da gönderme yapılıyor. (Altıncı Filo'yu Protesto Olayları sırasında ölen öğrenci. 17 Temmuz tarihinde Altıncı Filo'yu Protesto Olayları sırasında polisin İTÜ Gümüşsuyu öğrenci yurduna yaptığı baskın sırasında ikinci kat penceresinden atıldı ve sonrasında Taksim İlk Yardım Hastanesine kaldırıldı. Komaya giren Demircioğlu 24 Temmuz'da öldü.[1][2][3] Türkiye'de 68 Kuşağının ölen ilk ismi sayılmaktadır) * Beğendiğim Alıntılar “Bir hareket, yığınları ne derece örgütlüyor, onlara bilinç götürüyorsa o oranda devrimcidir.” (sayfa:63) “Kahrolsun faşizm!” “Nasıl kahrolacak bu faşizm? Hangi güçlerle? Neleri nasıl yaparak?” (sayfa:86) “Biz de acıyoruz sana ama elimizden bir şey gelmez. Biz de emir kuluyuz. Okumuş adamsın, anlarsın bizi. Zaten buraya hep okumuşları getiriyorlar.” (sayfa:96) “Evet, beğenmediğiniz ‘götü boklu işçiler ve köylüler’ bir gün dünyayı değiştirecektir. (sayfa:100) “Korku, yaşanmadıkça yenilemezdi.” (sayfa:115)
Sanık
SanıkYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017559 okunma
··
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.