Bazı kitaplar vardır; kısa, etkileyici ve her sayfasında altının bastırıla bastırıla çizdirilmeye değer cümlelerinin olduğu.
Kafka'nın Milena'ya Mektuplar eserinde genel olarak karşılaştığım bir eleştiri var: "Mektuplar tek taraflı olduğu için sıkılıyorum." Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu adlı eseri de tek taraflı bir eser olmasına rağmen sayfalar akıp gidiyor. Stefan Zweig'in daha önce de birçok kitabını okumuş olmama rağmen insan psikolojisini bu kitaptaki kadar güzel inceleyen, duyguları aktarmada bu kadar başarılı olduğu bir eserine denk gelmediğimi ifade edebilirim. En azından kendi okuduğum eserleri arasında.
Eserin isminden de anlaşılacağı üzere kadının ismi geçmiyor. Tek taraflı bir aşkın nasıl yaşanacağına, nasıl izler bırakacağına, belki de gerçek aşkın ne olduğuna dair bir eser Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Ya da diğer bir tabirle: Aşkın Psikolojisi...
Okurken altını çizdiğim satırları da paylaşmak istedim. Daha da çizerdim kitap rengarenk olacak diye korkmasaydım eğer:
"Sana, beni tanımamış olan sana..."
"Ve insan, ölümün gölgesi üzerine düşmüşse eğer, artık yalan söylemez."
"Evet, bütün, ama bütün insanlar beni şımarttılar, bana karşı hepsi iyiydi -yalnızca sen, evet, yalnızca sen beni unuttun, yalnızca sen, beni asla tanımadın!"
"Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim."