Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

210 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bir annenin yavrusuna seslenişi gibi, topraklar geceyi çağırıyordu. !Spoiler!
/0-100/ Şimdi başlayacak olursak kitap benim en sevdiğim kitapların kurgu yöntemiyle başladığını - olaya tamamen dışında olan bir yabancının olayın baş karakteriyle bir röportaj yapması gibi bir kurgu yöntemi- ve bu süreçte kişinin başından çok çetrefilli bir hayat geçtiğini görüyoruz. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan babası gibi kendiside bazı gençlik heveslerinde ailesinin mirasını tamamen kaybetmiş bir birey olarak olaya dahil olan karakterimiz aslında babasının aynısı, farklı bir kopyası olduğu kanısına varıyor. Öyleki babası 130 dönümlük tarlayı 65 dönümünü bu heveslerle çar çur ediyor kendisi ise aynen babası gibi ama babasından daha zalim bir şekilde ailesini büyük bir yoksulluğun eline düşürüyor. Sonrasında yoksulluk için de bir şekilde yaşamaya çalışırken, ailesinin haberi bile olmadan askeri bir taburun içine düşüyor. 2 yıl nice savaşlar görerek yaşamaya çalışan bu genç tam düşmana yenildik derken aslında bu insanların düşmanları değil dostları olduğunu, onlara karşı çok minnet duyduğunu hissediyor çünkü bu insanlar ona evine dönmesi için fırsat veriyor. Kahramanımız evine döndüğünde arkasında istemeden de olsa bıraktığı Annesi karısı ve anne kucağındaki oğlu ile birlikte 5-6 yaşlarında bir kız çocuğunun tamamiyle değiştiği, annesini kaybettiğini, oğlunu ve kızını büyümüş bir şekilde görüyor. Ama yinede artık eve döndüğü için çok sevinçli olan karakterimiz hayatını yoksul bir şekilde geçirmeye devam ediyor. O kadar yoksul bir aile ki oğlunu okutabilmek için kızlarını evlatlık vermeyi bile göze alıyorlar. Bu süreç böyle devam ederken sonrasında kızlarını geri alıyorlar yoksulda olsa ailenin bir arada olduğuna sevinerek hayatlarına devam ediyorlar. Bu sırada köyde yönetim değiştiği için Muhtara, Yoldaş Başkan diyorlar yemeklerini kendileri pişirmiyor köye yapılan yemekhane binasında herkes birlikte yemek yiyor ve tüm mallarına yönetimin değişikliğinden dolayı el konuluyor. Sadece bu aileye değil tüm köy halkına geçerli oluyor bu durum, köyde bir nevi yönetim için çalışma gibi bir durum ortaya çıkıyor... /100-205/ Kaldığım yerden devam etmeye başlarken içimden bir ses bu böyle devam edecek komünizm- yönetim kavgaları falan dedim. Kim bilebilirdi ki kızını evlatlık vererek okutmaya çalıştığı oğlu sapa sağlam iken annesi ölüm döşeğinde yatarken oğlunun hastane de çok kan vermekten öleceğini. Sabah okula koşarak giden bir çocuk sapasağlam iken ölümü okuyucuyu çileden çıkartıyor o doktora öyle çok öyle çok vurmak istedimki... Sonra aile kızları anne ve baba kalıyor kala kala. Annesi ölüm döşeğinde iken biraz daha iyileşiyor artık yataktan pek kalkamasada konuşabiliyor. Sonra kızlarını şehirde çalışan bir hamalla evlendiriyorlar. O kişi konuşamayan kızlarına çok iyi bakıyor öyleki sonradan sonraya kız hamile kalıyor ve doğum yapmak için kardeşinin öldüğü odada o da ölüyor ama çocuğu kurtuluyor. Sonradan sonraya baş karakterimiz yeni doğan çocuğun anneanneside yatakta öyle solup gidiyor, oda ölüyor. Kala kala dede damat ve birde torun kalıyor. -Öyle acıklı öyle acıklı bir kurgu ki şu an bu kurguyu size basitleştirerek anlattığım için kendime kızıyorum- Sonrasında ise damat hamal olduğu için bir gün iş kazası geçirerek hastaneye alıyorlar ve ailenin iki üyesini alan o odada oda canını veriyor kala kala dede ile torun kalıyor. Bu ikisi de yaşayıp giderken çocuk hastalanıp yataklara düşünce yediği bir fasulye boğazında kalarak oda ölüyor. Ha bu arada bu insanlar ardı ardına ölürken dede yani ana karakter sürekli ölümün eşiğine gelip gelip bir türlü ölmüyor çok sürünüyor hastalanıyor düşman eline düşüyor yinede ölmüyor. Sonunda tarladaki işleri göremeyecek duruma gelince pazara bir öküz almaya çıkıyor ve eli ayağı bağlanmış yaşlı, işi bitmiş bir öküzü görüyor tam kasap kesmek üzereyken, parayı basıp alıyor öyleki öküzü köye götürünce köylüler gülüp; “ ihtiyar kendin gibi bir öküz bulmuşsun 3 güne kalmaz ikinizde ölürsünüz diyorlar ama ne öküz ne de kahramanımız 10 yıldır ölümle burun buruna gelseler bile ölmüyorlar. Sonunda bu durumu dinleyiciye anlatıyorlar. Ve ihtiyar, ihtiyar öküzüne binerek - haydi yürü çok yaşlandın artık diyerek toprağı ağır ağır sürmeye devam ediyor... Başlık son cümledir.
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201633,1bin okunma
··
701 görüntüleme
Bilal YÜCEL okurunun profil resmi
Kitap 👌 Bitirdikten sonra tepkim “ Vay be “ oldu.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.