Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

436 syf.
·
Puan vermedi
İşpara Alp'ın derhal Bağatur Şad'ın ordusuna dönmesini söylüyor. Şad'ın ordusuna döndüklerinde çerilerdeki huzursuzluk ve kızgınlık kendini belli ediyor. Çuluk Kağan'ı onun konçuyu (eş) İçing Katun'un zehirlediği öğreniliyor. Yeni Kağan'ın kim olacağı konuşulurken çoğu kişi Kağanlığın Çuluk Kağan'ın oğlu Tulu Han'ın hakkı olduğunu söyler. Ancak şaşırtan bir karar ordugaha gelir. Kurultay Kağan olarak Bağatur Şad'ı, yani Çuluk Kağan'ın kardeşini seçer. Bağatur Şad Kağan olduktan sonra Kara Kağan ismini alır. Herkes ilk icraat olarak önceki Kağan'ı zehirleyen İçing Katun'un idamını beklerken Kara Kağan İçimg Katun'la evlenir. Bu durum Kağan'la budunun (halk) arasının açılmasına neden olur. Üstelik babalarının öcünün alınmaması Kür Şad ile Tulu Han'ın öfkelenmesine sebep olur. Kara Kağan'ın bu evliliği niçin yaptığı kitapta çok sonraları söylenir. Yeri gelince anlatacağım. İçing Katun bir Çinli olduğu için Çinli gibi davranır, Kağan'ı sürekli beylere ve buduna karşı kışkırtır. Kara Kağan tesir altında kaldığının farkında olmasına rağmen yine de İçing Katun'a kanar ve Göktürk devletini bir uçuruma doğru sürükler. Kağan'ın karasız yapısı ve İçing Katun'un varlığı budunu açlığa, sefilliğe mahkum eder ve Tanrı'nın da öfkesine sebep olur. Yüzbaşı Bögü Alp, bir zamanlar dedesinden duyduğu Kıraç Ata'yı görmek için Selenge Irmağı boyunca günlerce yol alır. Nihayet bir tepeciğin üstündeki üç büyük kayayı görünce onun yurduna geldiğini anlar. Günkerce yolculuk yağ1tığından aç ve susuzdur.Üç kayada üç büyük mağara vardır. İlk mağaraya girdiğinde içeride iki çift gözün parladığını görür. Gözü karanlığa alışınca bunların kurt olduğunu anlar. İkinci mağarada iki doğan vardır. Üçüncü mağarada bir ayı vardır. Ayı bölgesini korumak için Bögü Alp'e saldırır. Bögü Alp işe ayı güreşirken Kıraç Ata çıkar ve ayıya emir vererek Bögü Alp'i kurtarır. Kıraç Ata büyük bir kamdır (bir çeşit din adamı, ermiş). Kurtları, doğanları ve ayıyı ehlileştirmiştir. Bögü Alp Kıraç Ata ile konuşur. Bögü Alp Göktürk elinin hâlini ona anlatıp Kağan'ı öldürmeyi planladığını anlatır. Böylece budun, bu sefillikten, düşmüşlükten kurtulacaktır. Kıraç Ata ona bir kehanette bulunur: "Büyük günler geliyor!.. Dokuz yıla kalmaz olan olur. Dokuz yıl daha geçer karı kılıç kullanmak günü gelir... Kıtlık olunca ay parçalanacak. Kara Kağan'ı öldürmeyeceksin. Onu tasa öldürecek. Bir ulu şehirde toplanmış kırk er görüyorum. Aralarında sen de varsın. Yağmur yağıyor. Irmağın kıyısında dövüşüyorsunuz. Budun kurtuluyor. Adınız unutulmayacak! Bin üç yüz yıllık ölümden sonra dirileceksiniz... Acunun batımına dek adınız gönüllerde kalacak." Bögü Alp bu sözlerden sonra kafası karışır ama Kağan'ı da öldürnekten vazgeçer. Tüm bu zaman içinde Tanrı'nın Göktürk'lere kızgınlığı artar. Çünkü Çinli Katun devlette istediği gibi at koşturuyor, her yana Çinli çaşıt (casus) yerleştirir. Tanrı yazın ortasında Göktürk'e kar yağdırır, binlerce insan ve hayvan soğuktan dönerek ölür. Üstelik bir de kıtlık başlar ki her çadırdan en az bir kişi açlıktan ölür. Kara Kağan'ın bile birkaç soy atından başka bir sürü hayvanı ölür. Budun çok perişan kalır. Göktürklerin bu durumu onların emri altında yaşayan Sıtarduşları, Dokuz Oğuzları ve Bayırkuları isyan ettirir. Kağan'ın ordusunda kıtlıktan dolayı çeri kalmadığından onlara nispetle kıtlığı daha iyi atlatan Tulu Han'ı onların üzerine gönderir. Tulu Han, babasının katili İçing Katun'la evli Kara Kağan'ın tahtı için savaşmayı hiç istemese de emre boyun eğip Binbaşı İşpara Han ve Kür Şad'la isyancıların üstüne yürür. Çerilerin hem aç olmaları hem de Tulu Han'ın isteksizliği bu karşılaşmayı hezimetle sonuçlandırır. Kara Kağan, hem İçing Katun'un tesiri hem de Tulu Han'a evvelden beri duyduğu öfke ile onu zincire vurur. Bir teginin bu hâle düşmesi budun ile Kağan'ın arasını daha fazla açar. Bir gün Kağan Batı elindeki Türklere birleşmeyi, tek yumruk olmayı teklif etmek üzere 3 elçi gönderir. Bunlardan üçüncüsü olan Bögü Alp kıtlıkta oldukça sarsılmış ve malı mülkü kalmamıştır. Batı Kağan'ına hediye olarak ancak süslü bir bıçak sunabilir. Kağan konukalrın şerefine eğlenceler düzenler. Bu eğlencelerde elçiler ve mahiyetindekiler de hünerlerini göstermek için yarışlara katılırlar. Bögü Alp ok, kılıç, at yarışı ve güreşe katılır. Hepsinde üstün bir başarı sağlayınca birden değeri artar. Bögü Alp'ın Kara Kağan'a söylediği taş yerinde ağırdır, sözü burada kendini ispatlamıştır. Batı Kağan'ı Kara Kağan'ın teklifini kabul eder. Elçiler yurtlarına döner. Türkeli'nde kutlık hâlâ decam etmektedir. Kıraç Ata'nın kehaneti gerçek olur. Gökteki ay parçalanır ve 4 yerden birden gözükür. Ötükenliler akıllarını yitirecek gibi olurlar. Ardından yerden kızıl dumanlar çıkar. Buz gibi soğuklar adeta ölüm saçar. İçing Katun'un kardeşi Şe-min, Kağan 'ın ordusunda tümenbaşıdır. Ancak alelade bir Türk çerisi kadar bile savaş yetenekleri olmauan dalkavuktur. Önceleri Türkeli'ne çaşıtlık yapmak ve kendi ailesine hizmet için gelmiş olsa da sonraları İşbara Han'ın kızı Almıla'ya gönül verir. Aklı fikri Almıla'da olduğundan tüm işlerinden el etek çeker. Kız kardeşi İçing Katun'a gidip durumu anlatır. İçin Katun, Almıla ile Şe-min'in evliliğinin Çin'deki ailesi yaratına olacağını ve güçleneceklerini, üstelik akrabalık bağından dolayı İşbara Han'ın onların tarafına geçeceğini düşündüğünden Almıla ile Şe-min'i evlendirmek için her yola başvurur. Almıla ise evleneceği erin onu er meydanında yenmesi herektiğini söyler. Bunun için er meydanı kurulur. Şe-min'in de arasında olduğu yüzlerce kişi Almıla için mücadele eder ama mücadeleyi Almıla'nın da gönlü olduğu Onbaşı Pars kazanır. Ancak İçing Katun onları öldürmek isteyince ikisi gizliceBatı Kağan'ının yanına kaçar. Sonraları, Kara Kağan Çin'e akın düzenleyip buduna mal mülk getirmek ister. Ancak ne yazık kı açlıktan güçten düşmüş ve kırılmış olan çeriler, kendilerinden kat be kat üstün Çin çerilerine yenik düşüp esir olurlar. Bu esaret Kara Kağan'ın kederden ölmesine sebep olur. Kıraç Ata'nın bir kehaneti de gerçekleşmiş olur. Yaklaşık 50 yıllık esaretin ilk yıllarında Kür Şad ve İşbara Han, Çin Kağan'ının beğenisini kazanıp rütbe alırlar. Bu rütbeyi sadece Türklerin lehinde kullananırlar. Türkler içten içe Çin'de güçlenmeye başlarlar. Diğer Türkler ise kutu gibi evlerde yaşayıp Çinli gibi tarla ekerler. Bu durum onların çok zoruna gider. Çünkü onlar sonsuz bozkırda at koşturmaya, avlanmaya alışıktır. Bu sıkış pıkış Çin evleri onları bunaltır. Aynı zamandaÇinliler Türklere zulmekten de geri kalmaz. Dikbaşlılığı nedeniyle Gök Börü'nün iki gözünü dağlarlar. Ancak Gök Börü buna rağmen pısmaz ve kendi oğluyla arkadaşlarının oğullarını çeri olarak yetiştirir. Birer yiğit olarak yetişen on beşli gençler, zamanı geldiğinde Kür Şad ile birlikte destan yazacaklardır. Artık orduda iyice güçlenen Kür Şad, etrafında toplanan 40 kişi ile Çin Kağan'ının sarayına saldırır. Bu saldırıda Kağan'ı esir edip Tigin'i kurtarıp Göktürk Kağan'ı ilan edeceklerdir. Ancak işler ters gidince Çin Kağan'ını esir edemezler. Büyük savaş olur. Kür şAd ve kırk çerisi uçmağa varır. Ancak saraya saldırıp orayı birbirine katmaları büyük yankı uyandırır. Çinliler Kür Şad'ın hayaletinden bile tir tir titremeye, Türkler ise büyük bir dirilişe başlar. Kür Şad ihtilali, Çinlileri o kadar ürkütür ki bu saldırıyı sadece 41 kişinin yaptığına asla inanmazlar. Başka ihtilalciler de olduğunu düşünerek Türkleri sorgulamaya, işgence ile bilgi almaya çalışırlar. Bu sırada Kür Şad'ın oğlu ve konçuyunu öldürmek isterler. Ancak ikisi kaçarlar. Birinci kitap "Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz!" dizeleriyle biter. İKİNCİ KİTAP: BOZKURTLAR DİRİLİYOR Hasta yatağında ölmek üzere olan kadın oğlunu yanına çağırdı. Oğlu Urungu'ya ölmeden bir sır verdi. Urungu Kür Şad'ın oğluydu. Bunu bunca yıl saklamasının nedeni oğlunu korumakistemesiydi. Öyle ki oğlunun gerçek adını unutmuş, ona Urungu diyordu. Onu korumak için kendi adını bile unutmuştu. Urungu'ya bu sırrı ölünceye dek saklaması için yemin ettirdi. Anası ölünce Urungu, yeniden dalgalanmaya başlayan Bozkurt sancağına katılmak için yola çıktı. Bu sancağı Kutluk Kağan ve Tontukuk kaldırıyordu. Türkleri yeniden bir baurak altında birleştirmeye çalışıyorlardı. Urungu, bir tegin olarak değil, bir er gibi gidiyordu Ötüken'e... Yolda bir kafile ile karşılaştı. Bu kafile Dokuz Oğuzlar'ın Kağan'ının kızı Ay Hanım'ın kafilesiydi. Ay Hanım ay gibi güzel bir kadındı. Urungu, ona ilk görüşte aşık olmuştu. Ay Hanım ise Urungu'nun sefil förünüşüne rağmen duruşundan bir bey olduğunu anlamıştı. Bunu sorduğunda Urungu karabudundan olduğunu söylemiş, tegin olsuğunu söylememişti. Kafile ile bir süre tolculuk ettikten sonra Ötüken'e doğru yol aldı. Ötüken'de Kağan'ın orduaına katılıp onbaşı oldu. Zaman geçti. Göktürkler güçlenince onaların rakibi olan Dokuzoğuzların üzerine yürüdürler. Bu akında Baz Kağan öldürüldü. Bu savaşta Ay Hanım, Urungu'yu göğsünden okla yaraladı. Ancak buna çok üzülmüştü. Ay Hanım ayrıca Urungu 'nun andası (kan kardeşi) Börü'yü yüreğinden vurup öldürmüştü. Börü'nün oğlu Ersegün, intikamla doldu taştı. Dağılmış olan Dokuzoğuzları Ay Hanım yeniden toparladı. Hızla güçlenmesi Kağan'ın dikkatini çekti. Onların tehlike oluşturması yeni bir akını gerektiriyordu. Akın emri gelmeden önce öcünü almak için Ay Hanım 'ın yanına giden Ersegün, ona aşık oldu. Ama yine de dövüş teklif edip öcünü de almak istiyordu. Bunu yaptı. Ancak Ay Hanım onu yenince hırsı da sevgisi de arttı. Bu sırada bir söylenti yayıldı. Ay Hanım 'ın bir Göktürk teginine gönül verdiği söyleniyordu. Bu, Urungu'ydu. Ancak Urungu 'nun tegin olduğunu Binbaşı Pars ve Ay Hanım'dan başka bilen yoktu. Binbaşı Pars, Urungu'nun Kür Şad'a inanılmaz benzerliği ve yiğitliği ile onun tegin olduğunfan şüphelenmiş, bunu araştırdığında haklı olduğunu anlamıştı. Ay Hanım da bunu dolaylı olarak, çaşıtları aracılığyla öğrenmiş, bunu Urungu'ya sorup kesinleştirmişti. İlteriş Kağan Dokuzoğuzlar üzerine akın emri verdi. Çünkü söylentiler duyulmuş, Ay Hanım ve faili meçhul teginin Kağan'a isyan edeceğinden şüphelenmişti. Bu akında Ay Hanım göğsünden yediği okla uçmağa varmıştı. Bu ölüm Urungu ile Ersegün'ü sarstı. Urungu bir ata atladı. Kucağında Ay Hanım'la ölüm uçurumuna at sürdü.Yere göğe sığmayan Ersegün de peşlerinden gidip Ay Hanım'ı Urungu'dan almak istedi. Peşlerinde ayrıca Binbaşı Pars, oğulları ve Urungu 'nun oğlu Taçam vardı. Ancak onlar yetişemeden Urungu ve Ay Hanım uçuruma düşmüştü. Binbaşı Pars "ölüm uçurumu her yul bir kadınla erkeği alır" diye fısıldadı. Bu acıya seksenlik yüreği dayanamadı. Orada uçmağa vardı Ölüm uçurumundan bir çift dize duyar gibi oldular: "Ayın bahtı karanlıktır Urungu'nun karadır."
Bozkurtların Ölümü
Bozkurtların ÖlümüHüseyin Nihal Atsız · İrfan Yayınevi · 19973,214 okunma
·
128 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.