Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

864 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
‘’Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu, mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük bir taviz dahi bireyin kendi kabahatiymiş gibi.’’ Sevginin dahi üstesinden gelemeyeceği şeyler vardır. Hanya Yanagihara‘nın, Değersiz Bir Hayat kitabında bu, yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Bir kitap balyoz gibi kafanıza inmeli ve sizi değiştirmeli, geliştirmeli derler ya, işte, Değersiz Bir Hayat kitabı bittiğinde, öyle bir sarsılmışlığın içerisinden yazıyorum. Yoruldum, dağıldım, kayboldum, toparlayamıyorum. Nasıl bir şey böyle… Kitabın hüzünlü, duygusal ve yoğun olduğunu biliyordum, ama inanın bana bu kadarını tahmin dahi etmemiştim. Geriye dönüp düşündüğümde kitabı bitirmiş olmama dahi hayret ediyorum. 860 sayfa olan kitap, 300’üncü sayfadan sonra öyle bir açılıyor ki o andan sonra kitabı bırakmayı defalarca kez düşündüğüm yerler oldu. Yok dedim, daha fazla kaldıramam. Jude’un başına bunlar gelmiş olamaz, dedim. Bitsin artık, diye düşündüm, ki öyle sahneler vardı ki emin olun filmi ya da dizisi çıksa olduğundan daha da fazla etki yaratacağından eminim, ama bırakmayı düşündüğüm her an sonunu da bir o kadar merak ediyordum. Neler olacaktı? Jude yaşadığı kötü olaylardan sonra başarılı bir avukat olmayı nasıl başarmıştı? Ruhundaki yaraları silebilmiş miydi? En önemlisi, şuan da olduğu kişi olmasına neden olan geçmişini tam olarak silebilmiş miydi? Ah Jude, ah Jude St. Francis… Sen neler yaşamışsın öyle? Yaşadığın hiçbir şeyi sen hak etmedin ki, hiçbir şeyin suçlusu sen değilsin. Başına gelen hiçbir şeyin suçlusu sen değilsin! Hanya Yanagihara sen nasıl bir yazarsın? Kadın öyle bir şey yazmış ki, alın ben bunu yazdım, şimdi geri çekiliyorum ve eğer kitabın sonunda hayatta kalabilirseniz yeniden görüşürüz, der gibi. Baştan uyarmam gerekiyor ki, eğer gerçekten kaldıramayacak insanlar olursa okumasın ya da okurken temkinli olsunlar. Gerçi ben temkinliydim de ne oldu? Dağıldım… Ayrıca 18 yaş altındaki hiçbir çocuğunuza okutmanızı tavsiye etmiyorum. Hatta bu sınırı 20, 25’e kadar dahi çıkartabiliriz. Değersiz Bir Hayat kitabı fazla ağır (ki burada ruhu yaralayan ağırlıktan bahsediyorum), fazla derin, fazla gerçekçi, hatta öyle gerçekçi ki bazı yerler insanın suratına tokat gibi çarparken toparlanması epey zaman gerektiriyor. Jude’un karanlık ve hüzün dolu hayatına atıldığınız anda oradan çıkmak o kadar da kolay olmuyor. Kitabı bitirdikten sonra da keza öyle… Çok fazla duygu içerisindeyim ve gerçekten ne yazacağımı da bilmiyorum. Şuan yaşadığım duygu yoğunluğu çok fazla. Ah neler neler oldu, neler neler… Hepsini baştan sona anlatmak istiyorum, belki kendimi anca toparlayabilirim, ama işte anlatırsam da okumayanların tadı kaçar. Her şeye rağmen, şunu da söylemeden geçemeyeceğim, keşke okumasaydım demedim. Muhteşem bir deneyim yaşattı bana kitap. Kitapta olan bazı geçişler bazen hangi tarafın anlattığını anlamamda zorluklar yaşamama sebep olsa da bir süreden sonra çağrışım yapabiliyorsunuz. Ve anladığım kadarıyla, Jude, Williem ve Harold’un bakış açısından anlatım var, aynı zamanda Harold’un anlatımı birinci tekil şahıs ile devam ediyor. Bu üçünden en fazla Jude’un bakışı var elbette. Anlatım tarzı şimdi ve geçmiş arasında ilerliyor. Bir sayfada şimdiyi okurken diğer bir sayfada bir anda yirmi yıl öncesine gidebiliyorsunuz. Karakterlerin düşüncelerine şahit olurken, geçmişte yaşadığı bu olay çerçevesinde şimdiki zamanda neden bu şekilde yaptığını kavrayabiliyorsunuz. Bu yüzden her satırı özverili ve bir o kadar dikkatlice okunması gereken bir kitap. Kitabı bir süre sonra yeniden okumayı düşünüyorum, ama bunun için uzun bir zaman geçmeli, toparlamalıyım. Çünkü yaşananları artık biliyorum ve bir şekilde yeniden en başa dönüp tabiri caizse, o son noktaya nasıl geldiklerini yeniden okumak kitabın tadını daha çok çıkarmama sebep olacak. Değersiz Bir Hayat kitabında her şey var. Arka kapakta yazılanlar kadar basit bir şey değil inanın bana. Arkadaşlık, dostluk, sevgi, nezaket, hoşgörü aklınıza gelebilecek her şey var. Bunların yanında sanat da öyle güzel işlenmiş ki bu dört arkadaşın hayatlarına sonsuz bir dönüşüm içerisinde tanık oluyoruz. Tahminlerin ötesinde, unutulması gerçekten çok zor bir kitap! Sizi sonsuz derinlere sürükleyecek ve oradan çıkmanız için epey zaman harcamanız gerekecek. Oldukça fazla zaman… Tırnaklarınızla kazıyacaksınız, kimi zaman kapkaranlık bir kuyunun dibinde ışığın gelmesi umuduyla yaşayacaksınız. Kimi zaman da tamamen çaresizliğe kapılacaksınız, ama çabaladığınız sürece, her ne zaman olursa olsun, mutlaka kurtulacaksınız bulunduğunuz o karanlıktan. Öyle ya da böyle… Tıpkı Jude St. Francis gibi… Ah başka ne diyeceğim bilmiyorum. Spoiler vermeden anca bu şekilde anlatabilirim ki yukarıda belirttiğim arka kapak yazısında her şey benim anlatabileceğim, yüzeysel bir şekilde mevcut. Kitapta yıllar içerisinde müthiş bir film yıldızı olan Williem’e âşık oldum diyebilirim. Gerek Jude’a yaptıkları, gerek karakteri, gerekse denildiği üzere müthiş yakışıklı olması :), hayatında Jude’un alabileceği en muhteşem hediye olabilir Willem. Jude ise… Ah, ona öyle çok sarılmak istiyorum ki. Her şey geçecek, iyi olacaksın demek istiyorum. Çocukluğundan beri öyle travmatik olaylar yaşamış ki kendisinin de düşündüğü gibi bu zamana kadar gelebilmesi dahi mucize, ama işte dostluk ve aşk insanı gerçekten de yaşamaya dair bir umut ışığı oluyor. Kısacası sadece okuyun, bakış açınızı bambaşka bir şekilde değiştirecek. Fakat yoğunluğunu ve hüznünü de göz ardı etmeyin, çünkü sizi tahmin dahi edemeyeceğiniz bir deneyim bekliyor. “Birtakım şeyler kırılır, bazen kırılanlar onarılır, fakat çoğu durumda fark edersin ki kırılan ne olursa olsun hayat o kaybı telafi etmek için yeniden şekillenir, bazen de muhteşem olur bu şekilleniş.” merilands.com/hanya-yanagihar...
Değersiz Bir Hayat
Değersiz Bir HayatHanya Yanagihara · Doğan Kitap · 20222,829 okunma
·
194 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.