Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İran filmlerindeki Karanlık
Yıllar önce merhum Abdurrahman Gürses'ten dinlediğim bir ses kaydı var. İsra suresinin ilk ayetlerini tilavet ediyor. "Subhanellezi esra bi abdihi leylen minel mescidil harami ilel mescidil aksallezi barekna havlehu li nuriyehu min ayatina, innehu huves semiul basir." "Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" Bu ayeti çok severim. Abdurrahman Gürsesten dinlediğim şekliyle okumaya çalışıp beceremediğimi de itiraf edeyim. İfadede hata olmasın bana çok sinematik gelir bu ayet ve ayetle ilgili rivayetler. Yatağın sıcaklığını muhafaza ettiği bir sürede zamanın pergeli döner. Belki şöyle ifade edebilirim, zaman sakin bir gecede patinaj çeker. Karanlık ve sükût mesafenin izlerini örtüp, içini açar. Eşya örtüye bürünür ama karanlığın eli insanı ruhuna kadar soyar. "Ve'l-leyli izâ secâ" veya "Ve'l-leyli izâ yeğşâ"... (sükûna erdiğinde geceye, ortalığı bürüdüğü zaman geceye) Mescid-i Haram bir nûr, Mescid-i Aksâ bir nûr. İkisi arasındaki güzergâh örtülü. Burada geçen "li nuriyehu" (gösterelim diye) ifadesi nefis. Rü'yet.. Yani görmek... Gösteren kendisini ayetin sonunda Basîr (gören) olarak tanıtıyor. Sırrın sahibi onu görebilir ve gösterme iradesi ancak Onun tekelinde. Yönetmen de sanırım buradan hareket etmek zorunda. Önce görmeli ve sırrına vâkıf olmalı ki gösterebilsin. Sinema dilinde karanlık, perdelerimizi çekip düşünmeye davet eder bizi. Gramatik açıdan bize kusurlu gibi gelir görsel bir yapıtta, görme imkanının kısıtlanması. Gösterimin yeri perdedir: beyaz perde! Ama algılarımızın üzerine bırakılan bir perde daha söz konusu. Perdesiz görmeye gözlerimiz alışkın değil zira. Ayetteki ifadeye dikkat! Önce işiten, sonra gören. Ama neden? Sanırım kulak ile kalp arasındaki yol daha kısa onun için. Çünkü karanlıkta kaldığımızda işittirmek istiyoruz kendimizi. Dünyanın enkâzı altında kaldığımızda işitilelim istiyoruz. Önce işitilsin sesimiz. Sonra bizi nasıl olsa bulacaklar! Biz işitmeye çalışırsak kendimizi duyacağız. İşitmek için bize bir avuç dahi olsa karanlık lazım! Kulak işitmek (konuşmak için), gözün susmasını bekler! Göz ancak karanlıkta susar. Belki bu yüzden ışığı seyreltilmiş sahnelere, derin kuyulardan çekilen müzikler eşlik ediyor bizi etkileyen İran filmlerinde. Yönetmen sesine kulak verelim için sanki ışıkları kapatmıştır.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.