Perisiz Köşk, tam bir örümcek ağı. Yıldız Alatan, Hercule Poirot gibi gri hücrelerinde -bazen kendisinin bile anlamlandıramadığı- mucizeler saklıyor. Avantajıysa kadın olması, bu da onun bazı ortamlara daha çabuk girmesini, türlü çeşit bilgi edinmesini kolaylaştırıyor bittabi. Yine Zonguldak'tayız, bu kez Kilise Mahallesi'nin köşkleri arasında geçmişi kurcalıyoruz. Serinin en güzel kitabıydı demek istiyorum ama bu, ilk iki kitaba büyük haksızlık olur. Yıldız Abla benim yumuşak karnım sanırım, siz bana bakmayın. Sevgili yazarımdan tek ricam, canımız Ziya Abi'mizi araştırmalara daha çok dahil etmesi. Emeklisi falan gelse de, biraz da birlikte hafiyelik etseler. ;) Siz de benim gibi, dayanamaz ve bir gece sabaha kadar oturup bitirirseniz, bir sonraki kitabı beklemenin çilesini hemen çekmeye başlayabilirsiniz. Tavsiye ederim. =)