Gönderi
Bu kitap Emile Zola’dan okuduğum ilk kitaptı, yazarla geçtiğimiz ay tanışma fırsatı buldum. Öncelikle Emile Zola’nın büyük bir ustalıkla yazdığı bu eseri kesinlikle okunmalı. Dil olarak akıcı ve anlaşılır bir dil kullanılmış. Emile Zola’nın farklı bir dili var, karakterlere de farklı yaklaşımı var. Bunu okurken net bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Eserlerinin çoğunda Fransız toplumunun sosyo-kültürel problemlerini ele alan yazarımız, bu kitabında hem kitapta geçen tarihlerdeki Fransa yapısına değinmiştir ama asıl ele aldığı konu ‘’insan’’dır. İnsani içgüdülerimizi, her insanın içinde bulunan hayvani tarafı ve içindeki hayvanı çıkarabileceği anları konu edinmiştir.
İyi kötü diye bir şey yoktur. Her insanın içinde o hayvani içgüdüler vardır. Karşımıza çıkan olaylarla, zaaflarımızla, zayıf taraflarımızla bu içgüdülerin ortaya çıkışı hatta eyleme dönüşmesi saniyeleri alabilir. Tıpkı kitapta Roubaud’ın karısına manevi babası Başkan Grandmorin tarafından çocukluğundan beri yapılan tacizleri duyduğunda Başkan Grandmorin’i öldürmesi ve güzelleri güzeli kocasını defalarca kez aldatan ve cinayetlere doğrudan veya dolaylı yoldan sebep olan Severine’ın ona yardımcı olması gibi. Veyahut tıpkı Jacques’in sevdiği kadınlara karşı öldürme arzusuyla dolup, psikolojik rahatsızlıklarını gözlemlediğimiz gibi. İnsan nasıl sevdiğini öldürmek ister ki? Flore’nin kıskançlıkları yüzünden yaptıkları ya da… Aslında bunlar da çok tanıdık günümüzde de ‘’sevgi’’ adı altında bir sürü cinayet duyuyoruz. Kitapta bunlardan çok daha fazlası var.
19. yüzyılda Paris ve Le Havre arasındaki demiryolu hattında geçen bu romanda aşk, kıskançlık,hırs, egolar, yalanlar, adalet kavramı, para ve daha birçok şeyi ayrıntısıyla inceleyip insanları hayvanlaştıran tüm etkenleri görebilirsiniz. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
·
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.