Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

416 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
136 günde okudu
“Anılar ve Düşünceler”in ilk cildinin incelemesine şöyle başlamışım: “Şirkette sohbet ederken şaşırarak ayırdına vardığım bir konu var. Genç nesil, yani 30lu yaşlarının başlarında olanlar ve daha küçükler, AKP iktidarından önceki dönemi hiç bilmiyorlar. Yani Kenan Evren’li, Demirel’li, Özal’lı, Ecevit’li, Erbakan’lı, bol koalisyonlu, gazetecilerin bomba gibi dosyalarla siyasileri sıkıştırdığı, açık oturumlarda rakip parti liderlerinin kozlarını paylaştığı -Amerikan seçimleri öncesi hala yapıldığı gibi- yıllar çok ama çok gerilerde kalmış.” Hala aynı fikirdeyim. Arada geçen sürede konuştuğum çok sayıda genç de bana hep aynı şeyi söylediler; “biz tek bir partinin iktidarını gördük; öyle rakip partilerin karşı karşıya gelip seçim vaatlerini tartıştığı programlara yetişemedik.” dediler. Dönemin mizah dergilerindeki -özellikle Gırgır- siyasi karikatürleri ise şaşkınlıkla karşıladılar; mizahın böyle yapılabileceğini, politikacılarla bu kadar açıktan dalga geçilebileceğini akılları almadı. Kenan Evren ve şürekası 1980 darbesi tüm siyasi partileri kapatıp milletin üzerinden silindir gibi geçtikten sonra ekonomi yönetiminde çuvallayınca 1983’te tekrar demokrasiye dönme kararı verirler. Tabii ki bu yine güdümlü bir demokrasi olacaktır; hangi partilerin kurulabileceğine, partilere kimlerin üye olabileceğine, belediye başkanı ve milletvekili adaylarının hepsine karışırlar. Başka bir deyişle kayıt üzerinde demokrasiye geçilir, ancak ipler hala askeri yönetimin elindedir. Bu dönemde, kapatılan CHP’nin yasaklı eski topları tarafından ikna edilen Erdal İnönü, SODEP’i (Sosyal Demokrat Parti) kurarak siyasete girer. Tanınan bir kuramsal fizikçi ve akademisyen olan Erdal İnönü’nün 10 yıl süren siyasi hayatının bir kısmını hatırlıyorum. Kendisinin farklı fiziği, ses tonu, konuşma tarzı ve esprileri ile siyasete farklı bir soluk getirdiğini söyleyebilirim. Erdal İnönü anılarının bu ikinci cildine 2. Dünya Savaşı dönemini ve babası İsmet İnönü’nün yaşadıklarını anlatarak başlıyor; akabinde kendi siyasete giriş öyküsünü paylaşıyor. 2. Dünya Savaşı’na ilişkin anlattıklarından bana çarpıcı gelenleri alıntılarda ve bir önceki incelememde paylaşmıştım; o yüzden tekrarlamayacağım. Sadece 1983’teki tekrar demokrasiye dönüş yolunda çabalayan ekiplerin ve karşılarına izbandut gibi dikilen askeri yönetimin, bence olumsuz etkisi günümüze kadar gelen, mücadelesinden çarpıcı birkaç noktayı paylaşmak istiyorum: 1. Amaç güya tekrar demokrasiye dönüş, ancak Evren başbakan olarak Turgut Sunalp’i belirlemiş kafasında. Seçime Turgut Sunalp’in MDP’sinin yanında sadece Turgut Özal’ın ANAP’ı ile Necdet Calp’in Halkçı Parti’sinin girmesine izin veriyor; zira bunların ciddi rakipler olmadığını düşünüyor. Ancak Özal hepsini farklı geçip ipi göğüslüyor. 2. Erdal İnönü ve arkadaşlarının SODEP’i seçime alınmıyor, ancak izleyen belediye seçimlerinde ANAP’ın ardından ikinci büyük parti oluyorlar. 3. Siyasi üslup çok farklı. Siyasetçiler birbirlerine sürekli saldırıyorlar; ancak üslup kızgın değil daha çok alaycı. Her parti lideri diğerinin vaatlerini gerçekleştiremeyeceğini haykırıyor meydanlarda; ama fıkralar, tekerlemeler, espriler havada uçuşuyor. 4. Özal’ın “liberal” ekonomisinin ilk günleri. Zamlar yeni yeni yağmaya başlıyor, köşeler de yeni yeni kapılıyor. Ama siyasi rakibi olmasına karşın Erdal İnönü hakkını veriyor Özal’ın; tuttuğunu koparan, iş bitirici ve akıllı buluyor rakibini. 5. Erdal İnönü gazetelerin kendileri ile ilgili eleştiri ve alaylarına da açık yüreklilikle yer veriyor kitabında. Kendisine methiyeler düzülmesine alışmış bir politikacının eleştirileri de aynı özenle anılarına eklemesi büyük bir özgüven göstergesi. “Ah” dedim içimden, neden eleştiriden ve mizahtan öcü gibi koruyoruz ki? Artan enflasyonu yıllar boyunca kazık geçirilmiş vatandaş tiplemesi ile kapaktan veren, sürekli gelen zamları protesto için fiyatını “1 Turgut, 2 Turgut, 3 Turgut” olarak belirleyen, Özal’dan İnönü’ye, Demirel’den Ecevit’e, Erbakan’dan Türkeş’e tüm siyasileri çok komik karikatürlerle sayfalarından eksik etmeyen Gırgır dergisini ne kadar özlediğimi hatırladım kitabı okurken. Erdal İnönü’nün anlatım dili -aynı konuşması gibi- bilimsel doğrulukta ama akıcılıktan uzak olduğundan bu anılar kitabı belki çok keyifli bir okuma sunmuyor okuyucuya; ancak Türk demokrasi tarihini anlamak için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Anılar ve Düşünceler - 2
Anılar ve Düşünceler - 2Erdal İnönü · Boyut Yayın Grubu · 200713 okunma
··
70 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Hayal meyal de olsa hatırlıyorum, televizyonda bir yuvarlak masa etrafında toplanırdı İnönü, Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş... (Mesut Yılmaz ile Çiller'i de hatırlıyorum, demek ki Özal'ın cumhurbaşkanlığı dönemleriydi.) Saatler sürerdi o açık oturumlar, evlerde tek TV dönemi tabi, telefon tablet hak getire...Büyükler izlerdi biz de sıkıla sıkıla mecbur bakardık kıyısından köşesinden. Elbette çok yanlışlar olmuş, çok hatalar yapılmış ama ben onları hesabı katmadan bu TV oturumlarını kastederek diyorum ki iktidar iktidar gibiymiş, muhalefet de muhalefet gibi
AkilliBidik
AkilliBidik
tartışmaları bile bir edep çerçevesinde,en azından karşısındaki adama söz hakkı tanıyor her parti başkanı. Ya şimdikiler? Bu - ler çoğul eki gereksiz oldu biliyorum ama neyse... Eline emeğine yüreğine sağlık arkadaşım. Türk siyasi literatürü adına çok önemli bir eseri okuyup tanıtmışsın bizlere, eksik olma.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkürler arkadaşım. Demokrasi toplumdaki tüm farklı sesleri, saygıyla dinleyebilmek demek her şeyden önce. Bu açık oturumlar bana da o karşılıklı saygıyı hatırlatıyor. Birbirimizi dinlemeden sorunlarımıza çözüm de bulamayız zira...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.