Ayvansaray, Fener, Balat üçlemesi. Cidden bu üçlünün
yapıları şehrin diğer yerlerindeki yapılar gibi değildi. Balat
ise bu üçlünün en fiyakalı külhanbeyiydi. Cumbalı evlerin
diyarı, meşhur Agora Meyhanesi’nin semti. Tabii şu anda
yerinde eski Agora değil modernize edilmiş, sahipleri değişmiş
başka bir versiyonu duruyor. Akşam karanlığı çökmüştü,
sokaklarda oynayan çocuklar, mahalle turuna çıkan yaşlı
teyzeler, yavaş yavaş dolmaya başlayan küçük kafe ve kıraathaneleri
ile müzmin Balat’ta akşam başlıyordu.
Hreşdagabet Ermeni Kilisesi’nin yanından kıvrılarak
Balat’ın içlerine doğru yürümeye başladım. Her attığım
adımda çocukluğuma yürüyordum sanki. Eşsiz Balat’ta bir
akşam yürüyüşü. Seviyordum bu semti, İstanbul bir kadınsa
eğer, Balat o eşsiz güzellikteki kadının makyajıdır. Her semtten
daha renkli ve daha eşsiz, şehrin en müstesna yeriydi ruhumun
derinliklerinde. Ve tabii Aysel! Ah ulan...