Hakan Günday ile bu kitap sayesinde tanışmış oldum. Kitabın başlarında cümlelerin devrikliği biraz zorlasa da kısa süre içerisinde yazarın diline alışmış buldum kendimi. Hayatla aralarındaki ilişkileri çok sancılı olan Kinyas ve Kayra kitap boyunca kendimi yerlerine koyamayacağım kadar uç düşüncelerde seyahat etti. Hayatı kafalarında bitirme davasına girip tüm insani değerleri ve kuralları aykırı gören bu iki adam müthiş bir kayıtsızlıkla hayatlarının bir kısmında tüm kötülüklerin ana karakteri olup adeta hayatla oyun oynamaya başlıyorlar. Sekiz yıl boyunca zihinsel ölüm denen akıl dışı bir kavramın peşinden giderek kendilerini acımasızlıkla, kayıtsızlıkla, ölüm hayalî içinde ölüm korkusu ile hayvani bir boyuta getiriyorlar.Zihinlerinde var olan düşünce yumağının içinde hapsolmuş birer mahkûm olan Kinyas ve Kayra'nın özgürlüklerine kavuşmaları ise çok ayrı iki uçta gerçekleşiyor. Kayra'nın "hiç bir şey yok" diyerek özgürlük olarak seçtiği zihinsel ölüm davasını gerçekleştirmesi kitapta en etkilendiğim kısım oldu. Kinyas ise "her şey var" diyerek Kayra'ya meydan okurcasına bir adım atıp hayata geri dönme çabasına giriyor.Çabasını ise birçok zorlukla Kinyas'ı öldürüp, hayatı ne olursa olsun yaşamaya değer bulan Tolga olarak başarılı bir şekilde sonuçlandırıyor.