Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

350 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Hay bin Yakzan / İbn Sina- İbn Tufeyl Kitap, öncelikle bir miktar felsefe bilgisi vererek başlıyor. Sonrasında ilk olarak ibni Sina'nın eseri çıkıyor karşınıza. İki eser arasında felsefi olmaları ve aynı adı taşımaları dışında pek bir benzerlik yok esasında. İbni Sina'nın Hay’ı faal akıl yani Cebrail aleyhisselam gibi görünüyor. Tanrıya ulaşmada izlenmesi gereken adımları gösterecek kişi olarak kısa bir anlatımla çıkıyor karşımıza. Benimse daha etkilendiğim ve değinmek istediğim İbni tufeyl’in Hayy bin Yakzan’ı. Çünkü o çok daha fazla beşer özelliği taşıyor ve bize bu anlamda çok daha yakın bir örneklik teşkil ediyor. Uyanık oğlu Diri / İbn Tufeyl Robinsonad / adasal hikaye türünün prototipi olan bu eserde Hayy bin Yakzan hiçbir insanın olmadığı bir adada saf akılla nelere ulaşılabilir, akıl için sınır nedir, ahlak, ibadet din ne derece salt akıl ile ortaya konabilir sorularına cevap olarak etkileyici bir kurguyla çıkıyor karşımıza. Eser okuyucusunu din, felsefe ve insanlık tarihinin başlangıcına götürüyor ve bunların gelişimini aşama aşama anlatıyor adeta. Hayy, insanların kültür birikiminden, medeniyetten uzak, hazırda hiçbir bilginin bulunmadığı bir adada dünya gelip ( diğer varsayıma doğduğunda sepetle denize bırakılması sonucunda adaya geliyor.) orada büyüyor. O şartlar altında önce kendi varlığını keşfediyor. Buradan hareketle etrafındaki canlılardan hangi yönlerden ayrıştığını anlamaya çalışıyor. Maddeye canlılığı veren şeyi (ruh) araştırmaya girişiyor. Madde-suret ayrımına eriyor. Gök cisimlerinin hareketlerini inceleyerek ve taklit ederek kendince bir ahlak ve ibadet yolu buluyor. Cismani ve ruhani varlık ayrımından yola çıkarak tüm cisimleri var edebilecek, ve onlara canlılık verecek cisim olmaktan uzak başka bir (zorunlu) varlığın olması gerektiği çıkarımından hareketle Tanrı’ya ulaşıyor. Etrafında bu yüce varlığı idrak edebilen yalnızca kendisi olunca kendisini incelemeye ve cismani özelliklerinden sıyrılmaya gayret ediyor. ( kendini bilen rabbini bilir.) Riyazet yoluyla ve zikr (hatırlama) ile belli evrelerden geçerek vahdeti vucuda eriyor. Eserin dönüm noktalarından biri de bu kimsenin olmadığı adaya inzivaya çekilmek için komşu adaların birinden gelen Absal ile karşılaşma oluyor. Absal ona dilini öğretiyor. Ardından tüm bilgi birikimini ve dinini anlattığında Hayy, bahsedilen peygamberin getirdiği dine iman ediyor ve bu dinin kendisinin salt akılla ulaştığı hakikatlerden farklı olmadığını anlıyor. İbadet hükümlerine, emir ve yasaklara uyacağını beyan ediyor ancak peygamberin hakikatleri bunca perdeleyerek, simgesel anlatmasına mana veremiyor. Zekat gibi emirleri de mal biriktirmenin faydasız bir iş olmasından ötürü luzûmsuz buluyor. Kitabın dönüm noktalarından biri de Hayy’ın Absal’ın adasına gitmesi oluyor. Hayy bin Yakzan saf akılla ulaştığı hakikatleri ve eriştiği makamdan elde ettiği dini tecrübeyi ada halkına anlatmaya kalktığında hiç beklemediği bir tepki ile karşılaşıyor. İnsanlar onun anlattıklarına akıl sır erdiremedikleri gibi içten içe onu kınamaya başlıyorlar. (Bu durum, eminim akıllara Platon'un mağarasından kurtulup hakikate eren filozofun halkına, erdiği hakikatleri aktardığında karşılaştığı muamemeleyi hatırlatacaktır.) Hayy da bunların üzerine hakikati her insanın özümseyebilecek yetide olmadığının farkına vararak bu insanlar için en uygun olanın elçinin getirdiği kitap ve buyrukları olduğu sonucuna varıyor. Absal ile adasına geri dönerek yaşamının devamını burada münzevi bir şekilde geçirmeyi tercih ediyor. Kitapta koca bir felsefe küllliyatını, İnsanlık tarihini, riyazet ve bunun sonucunda vahdeti vucûda ermenin bir sır olduğunu, zahir batın ayrımını, hatta evrim temellerini bile görmek mümkün. Kitap her okuyucunun bilgi birikimine göre farklı duygu ve düşünceler oluşturacaktır elbette. Tıpkı İbn Tufeyl’in bahsettiği gibi birtakım ilimlere vakıf insanlar anlatılmak istenen asıl manayı kavrayabilirken bu ilimlerden yoksun olanlar da metnin kapalı halinden çıkarımlar yapabilecektir muhakkak. Kitabın en başında çevirmen İslam Felsefesi ile ilgili ufak bir temel oluşturmak için bir anlatım yapmış neyse ki. Dücane Cündioğlu’nun deyimiyle Hayy bin Yakzan’ı okumamak en hafif tabiriyle ayıptır. Eserin Türkçeye tercümesinin bunca geç kalmış olmasını telafi etmek için bile herkesin okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Hay bin Yakzan
Hay bin Yakzanİbn-i Sina · Yapı Kredi Yayınları · 20214,727 okunma
··
53 görüntüleme
Cihangir Duman okurunun profil resmi
En hafif tabirle ayıptır demek.. güzel bir inceleme olmuş. Teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.