Kaleminize sağlık, bilgilendirici ve akıcı bir inceleme olmuş. Ben dört kutsal kitabı okumaya başlarken insta'da hikayeme atmıştım ve anında bir arkadaşımdan mesaj gelmişti "aman ha kanka, kafan karışır," diye. Benzer şekilde, büyüdüğümüz çevrenin etkisiyle senin de örneklerini verdiğin yazarlar gibi kimi isimlere karşı birtakım ön yargılarla dolmuştuk. Farkında olmadan hayatımızdaki pek çok unsura karşı duruşumuzu, belirleyici kılan etken de bu durum olmuştu. Haliyle, bir yazarı okumaya çalışsan başkasının demesine kalmadan, içselleştirilmiş toplumsal baskıyla "komünist bu" diyerek geri bırakıyorduk; bir başka yazarı "ateist bu,", "bizim partiden değil bu," vs şeklinde geri bırakıyorduk. Bu prangaları kırdıktan sonra insan özgürleştiğini fark ediyor ama ne kadar özgürüz? Bunu sürekli kendimize sormamız gerekiyor. En basitinden, en popüler isimlerden biri oldukları için iki ismi örnek vermek istiyorum: Orhan Pamuk ve Necip Fazıl Kısakürek. Görüyoruz ki, OP'yi pek çok insan aşikar nedenlerden dolayı ya baştan okumuyor ya da ön yargılı okuyor. Aynı şekilde Nfk'yı da. Burada ben, edebi eserlerinden bahsediyorum. Tabiki, bir insan okumayı tercih etmeyebilir veya beğenmeyebilir, bu çok normal. Lakin, edebi bir eseri okuma planimiza almamızı veya almamamızı ya da beğenip beğenmememizi belirleyen ölçüt ne seviyeye kadar edebiyat dışı olmalıdır? Çünkü; görüyorum ki, bu tarz isimleri edebiyat dışı nedenlerle mimleyen insanlar, bundan dolayı adeta toprağın derinliklerine çok sağlam bir kazık atıyor, buna bağlandıkları bir tel ile de bu telin izin verdiği bir çember içinde ancak bir değerlendirme yapabiliyorlar. Açık şekilde bu tarz isimleri, siyasi vs konularda eleştirirlerse benim bu benzetmem geçerli değil lakin edebi eleştiri yapıyor gibi yaklaşıp da 'eleştiri' yapıyorlarsa verdiğim benzetme tam uyuyor. Tabi bu isimlerin sayıları artırılabilir. Bence, edebiyat aleminde kendimizi kaziklarla belli noktalara bağlayarak dar çemberler içine hapsolmanın bir manası yok. Bunu belirtmemin nedeni, birtakım prangalardan kurtulduğumuzu sanarken bir yandan yeni prangalar edinebiliyoruz farkında olmadan. Son olarak, suya sabuna dokunmayan yazarlara örnek verebilir misin, merak ettim?