Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
“Sakıncalı Piyade” ve düşündürdükleri… Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade kitabını çoğumuz biliriz. Uğur Mumcu bu kitabının bir bölümünde kendi askerlik anılarını, daha doğrusu üstü örtülü olarak uğradığı ayrımcılığı anlatır. Askerliğini yedek subay olarak yapması gerekirken, siyasi fikirleri dolayısıyla "sakıncalı piyade eri" olarak yapar ve her er gibi, “ağır işlerde” çalıştırılır. Uğur Mumcu’nun burada dert ettiği yüksel tahsil görmemiş askerlerin adeta birer ücretsiz köle olarak kullanılması olmadığı gibi, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin zorla askere alınıp orada “Ne Mutlu Türküm Diyene” diye bağırtılmaları, askerlere söyletilen ve adeta tecavüz seremonisini andıran şarkıların varlığı, Türkleştirme dersleri de değildir. Bunlar onu hiç ilgilendirmez, çünkü bunlar onun için de olması gerekenlerdir. Onu ilgilendiren tek şey, kendisinin onlarla aynı muameleyi görmüş olmasıdır. Kendisi Beyaz ve ayrıcalıklı Türk ya, hizmet etmesi zoruna gitmiş, zira onun hizmet alıyor olması gerekirdi. Asıl konumuz Uğur Mumcu değil, zira kendisi Kemalist Burjuva Devleti’nin has adamıydı, dolayısıyla da sahibi olduğu orduda bu muameleyi görmüş olması zoruna gitmiş. Burada sorun olan, Uğur Mumcu’nun bu kitapta yazdıklarının sol cenahta kabul görmüş olmasıdır. Çoğu insan Uğur Mumcu’ya eziyet edildiğini, mağdur edildiğini düşünmüş, bu kitabı birilerine önermiştir. Uğur Mumcu’nun askerlik anılarına benzer anılara, adı solcuya çıkmış birçok yazarçizerin, entelektüelin ya da üniversitelinin anılarında da rastlarız. Tabii bunların bir kısmı zaten Kemalist’tir, hal böyle olunca da bunların yakınmalarını anlamak pekâlâ mümkündür. Bu coğrafyada birçokları tarafından Kemalizm “solculuk, devrimcilik” olarak bilindiğinden, sosyalistlerin önemli bir kısmı da bu şahısların anılarını hiç sorgulamadan elden ele dolaştırmakta bir beis görmedi. Bunun da ötesinde, kendilerini sosyalist olarak tanımlayan kimileri, sakıncalı görüldükleri için askerde rütbe alamamış olmaktan dolayı yakındılar, biz de onları dinledik. Kalkıp da, “Sen devrimcisin, orduda rütbe alamadın diye bunun neyini dert ediyorsun, buna sevinmen gerekmez mi?” diye sormadık. Biz bir tek, “bizden” saydığımız insanlara karşı “ayrımcılık, haksızlık” yapılmasıyla ilgilendik, bir “haksızlığa” karşı çıkalım derken, farkında olmadan suça eşit ortak edilmeyi savunur olduk. Bir de Hrant Dink gibi soykırıma uğramış halklara, milletlerin mensup olanların benzer anıları var. Hrant Dink’in askerlik anısı o öldükten sonra çok popüler oldu, kendi yazdıklarından okuyalım: “Ermeni olduğum için hayatımda birçok ayrımcılık yaşadım. Bunlardan biri de askerlik yaparken oldu. Devremdeki tüm arkadaşlarıma yemin töreninden sonra erbaş rütbesi taktılar ve bir tek beni ayırıp er olarak bıraktılar. İki çocuk sahibi koca bir adamdım, umursamamam gerekiyordu belki. Amma velakin fena koymuştu bu ayrımcılık. Tören sonrasında herkes ailesiyle mutluluğunu paylaşırken, teneke barakanın arkasında tek başıma saatlerce ağladım. Elimde tuttuğum anahtarı, ağladığım duyulmasın diye oluklu tenekeden barakaya sürtüyordum yürürken. Bir o yana, bir bu yana yürüdüm, yürüdüm ve ağladım.”
Sakıncalı Piyade
Sakıncalı PiyadeUğur Mumcu · Um:ag Yayınları · 20192,018 okunma
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.