Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hayatımın temelindeki trajedi, bütün trajediler gibi kaderin bir şakasıdır. Gerçek hayatı tutsaklık olarak görüp reddediyorum; düşe alçakça bir özgürlük diye sırt çeviriyorum. Ama gerçek hayatta en gündelik, en kirli ne varsa yaşıyorum; düşte ise her şeyin en yoğununu, hem de hiç durmadan. Gün ortasında uyuklayan, sarhoş bir köleye benziyorum - tek bedende iki acizlik hali birden. Aklımızda çakan şimşeklerin hayatımızın karanlığında etrafımızı saran, bizim için hayatı kuran o nesneleri aydınlatan ışığıyla açıkça görüyorum, gözümde bütün hayatı temsil eden Rua dos Douradores'teki değersizliği, gevşekliği, yakışıksızlığı, sahteliği kendi kadar iğrenç calışanlarla dolu şu iğrenç büro, içinde bir ölünün yaşadığı sayılmazsa yaprak bile kımıldamayan şu kiralık oda, sokağın köşesindeki şu bakkal ve tanıyıp da tanımadığım sahibi, ihtiyar kahvenin önünde duran gençler, ötekilere pek benzeyen her bir günün sıkıntı veren yararsızlığı, tek dekorla, üstelik ters kurulmuş bir dekorla oynanan bir dramdaki gibi, hep aynı yüzlerin geri gelişi. Ama şunu da açıkça görüyorum ki, bunlardan kaçmanın yolu ya hepsini kontrol altına almak ya da toptan reddetmek: Ne var ki, gerçek hayatta hiçbirini aşamadığım için kontrol edemiyorum, reddedemiyorum da, çünkü hayal kurduğum sürece hep olduğum yerdeyim. Ve düş, kendimde kendimden kaçmanın utancı, varlığımda ruhun böylesi pisliklerinden başka bir şey olmasının rezilliği; başkalarınınsa bu pislikleri sadece horlarken çizdikleri ölüm resminde, akıllı bitkilere benzeyecek kadar sakinleştiklerinde, uyurken görmeleri! Kendi içimin dışında bir tek kez olsun asilce davranamamış ya da yararsız, ama gerçekten yararsız bir arzu beslememiş olmama ne demeli!
Sayfa 247 - kendisini eleştirmede çok acımasız olabilen bir garip f.pessoa
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.