YİNE DALGASINI GEÇMİŞ..."Canfeda"nın ilk basımının tarihi 1986. Toplam 78 şiir.
"Susss-ma!” dışındakiler "Düşün" dergisinde yayımlan-
mış.
"Canfeda" Can Yücel'in adıyla "müsemma" bir şiyir ki-
tabı.
Birincisi, kitabın adıyla şairin adının aynı kaynaktan,
"can"dan çıkışı.
İkincisi, Can Yücel'in şiirinin gölgesini güncel olayların
üzerine düşürmesi. "Canfeda"yı şöyle bir karıştırırken ya-
kın bir tarihte yaşadığımız kimi olayların izdüşümlerini gö-
rebiliyoruz.
Bu anlamda bir "şiir vakanüvisi" bu kitabıyla Can Yü-
cel.
Tekel işçileri mi direnişte? Can Yücel şiiriyle onların
yanında:
"Ne kadar çok elimiz varmış meğer!
ilkin, senin elinle tutuşan benimki
Sonra çocuklarınki
Gençlerinki
Tekel Işçilerinlnkl
Sonra, ellerin elleri...
Ne kadar çok eliniz oldu, baksana,
Tutuşa tutuşa
Bir orman yangını gibi!"
Bu, güncelden, hatta günlük olandan yola çıkış kimi
şiirlerde söylenceden o gün yaşanmış bir olaya dönüşü-
yor: "Rabia Hatun'un Uçan Halısfnda olduğu gibi...
Kimi şiirlerde bir şairden bir şiire: "Mevlânadan Zıvan-
saya”
Kimi şiirlerde bir şiirden bir şiire: Shakespeare Üzre."
Olaylar kadar kişiler de Can Yücel'in şiirinin konusu.
İlk okuyuşumda edebiyatımızın yakından tanığı şu ki-
şilerin adının altını çizmişim: Haşan Ali, Rıfat İlgaz, Aziz
Nesin, Salih Tozan, Halikarnas Balıkçısı, Oktay Arayıcı,
Turgut Uyar, Metin Eloğlu, Tezer Özlü, Haldun Taner,
Cemal Süreya, Cahit Külebi.
Kimini uzun yıllar sonra kavuşmanın heyecanıyla ku-
caklamış: Tezer Özlü gibi;
Kimini ölümüyle bir daha ayrılmamak üzre aramıza al-
mış: Oktay Arayıcı gibi...
Kimini "Tek imzayla değil ki, / Aziz mührüyle aydın."
diyerek yergisinin oklarıyla kuşatmış: "Saint Aziz'e" gibi...
(Aziz Nesin o sıralar bir felç geçirmişti, sağ eli tutmadığı
için kitaplarını imzalamak yerine 'mühür* kullanıyordu.)
"Özdağlar" olayı çoğu kişinin belleğinden silinmiştir
ama, Can Yücel'in şiirinde hâlâ yaşıyor.
Bugün hâlâ tartışması süren Gökova santralı olayı
da... Hem de "Zazatelere zakarak..."
Bütün bunları okuyunca "Can Yücel yine dalgasını
geçmiş" deyip gülümsüyorsunuz. Bu, Can Yücel'in olayla-
rı, kişileri ti'ye almasından kaynaklanıyor. Ama hangi mıs-
ranın altını kazısanız O'nun o müthiş öfkesiyle de karşıla-
şıyorsunuz.
Bir karşı koyuşun, susmayışın, sarsmanın ve saldır-
manın şiiri. Onun "estetikası" mı? Yine kendi şiirinde:
"Ya, pekiy, şu
Çiçeği burnunda
Şu bahara durmuş atkestanesi?...
Veepiy gecikmiş olsak da
Hem övülmek, hem sövülmek için
Ne güne duruyor, anlamadım hiç
Bu dinine yandığımın millet?..."
O, "anlamadım hiç" dese de şiiri anlaşılıyor...