Gönderi

“Hiçbir şeye boyun eğmemek, ne insana, ne aşka, ne düşünceye; gerçeğe inanmaktan, hatta var olduğunu farz edecek olursak, onu tanımanın bir avantaj olduğunu sanmaktan kaçınmak anlamına gelen mesafeli bağımsızlığı korumak – düşünmeden yaşayamayan insanların iç hayatları ve zihinsel hayatları böyle akmalı gibi geliyor bana. Bir şeye ait olmak – bayağılığın doruğu. İlke, ideal, kadın ya da meslek – hepsi birer zindan ve pranga. Var olmak, özgür kalmaktır. Hırs bile, ondan kendimize gurur payı çıkarırsak bir yüke dönüşür: Bir ipin ucunda oynayan kuklalar olduğumuzu anlayabilsek, gurur duyulacak bir özellik bulamazdık onda. Hayır, hiç kimseyle bağımız olmamalı, kendimizle bile! Başkalarından olduğu gibi kendimizden de kurtulmuş olarak, kendinden geçmeksizin içine dalmış, çözümlere varmayan düşünürler olarak, Tanrı’dan kurtulmuş olarak yaşayacağız, bu panayır tiyatrosunda, cellatlar eğlensin diye verdiğimiz kısacık sarhoşluk molasını. Yarın giyotin inecek. Yarın değilse öbür gün. İnsanların amaçlarından da, eylemlerinden de habersiz, nihai sonun öncesinde bizi saran huzuru güneşe çıkaralım. Güneş pürüzsüz alınlarımızı altın ışıklara bulayacak ve meltem umut etmekten vazgeçmiş olanlara ferahlık verecek.”
Sayfa 302Kitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.