Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yazarın, Hegel’in Tarih felsefesine ilişkin yorumları: “... eğer tarih erekbilimsel bir süreç olması anlamında, eş deyişle, insanın seçiminden çok Saltığın doğası tarafından belirlenen bir hedefe doğru bir devim olması anlamında ussal bir süreç ise, öyle görünebilir ki olan herşey salt olmuş olduğu olgusu tarafından aklanır. Ve eğer dünya tarihinin kendisi en yüksek mahkeme, ulusların mahkemesi ise, öyle görünebilir ki bundan gücün hak olduğu sonucu çıkar. Örneğin eğer bir ulus bir başkasını yenmeyi başarıyorsa, öyle görünecektir ki, eylemi başarısı tarafından aklanır. Yine bu bağlamda, ‘güç haktır’ deyimi belki de genel olarak Platon’un Gorgias’ında Kallikles tarafından sergilenen o kinik kafa yapısı tipinin bir anlatımı olarak anlaşılabilir. Bu kafa yapısı için evrensel olarak zorunlu ve temel olarak değişmeyen bir ahlak yasası kavramı bir öz-savunma içgüdüsünün yaratısıdır ki, bu yolla güçlü ve özgür olanları köleleştirmeye çalışan zayıflar tarafından ortaya atılır. Gerçekten özgür ve güçlü insan bu ahlak kavramının özünü görür ve onu yadsır. Görür ki biricik hak güçtür. Ona göre zayıflar, doğanın köleleri, bu yargının gerçekliğini örtük olarak kabul ederler—olguyu bilinçli olarak bilmeseler de. Çünkü, zayıf bireysellikleri ile, bunlar güçlüler üzerine kendi yararlarına olan bir törel düzgüler bütününü dayatarak ortaklaşa bir güç uygulamaya çalışırlar. Ama Hegel bir kinik değildi. Gördüğümüz gibi, insan olarak insan ‘kişi’sinin değerine inanıyordu, yalnızca kimi insanların değerine değil. Ve usa uygun olarak ileri sürülebilir ki, onun için güç haktır biçimindeki kinik görüş, tarihte hakkın, ussal hak biçiminde, zorunlu olarak başat etmen olduğu yolundaki abartılmış kertede iyimser görüş denli önemsizdir. Gene de hiç kuşkusuz ileri sürülebilir ki, Hegel ve kinik arasında bir tutum ayrımı olsa bile, uzun erimde bu aşağı yukarı aynı şeye varır. Eğer hak tarihte her zaman yürürlükte ise, o zaman başarılı güç aklanır. Aklanır, ve hak olduğu için aklanır, güç olduğu için değil; ama gene de aklanır. Hegel aslında örneğin dünya-tarihsel bireyler dediği insanlar üzerinde ahlaksal yargılarda bulunulabileceğini kabul eder. Ama yine açıkça belirtir ki, böyle yargılar onun için salt biçimsel bir doğruluk taşırlar. Verili bir toplumsal törellik dizgesinin bakış açısından örneğin büyük bir devrimci kötü bir insan olabilir. Ama dünya-tarihi bakış açısından yaptıkları aklanır, çünkü evrensel Tinin gerektirdiklerini yerine getirmektedir. Ve eğer ulus bir başkası üzerinde utku kazanırsa, eylemi dünya-tarihinin eytişiminde bir kıpı olduğu ölçüde aklanır—deyim yerindeyse, kişisel sığaları içinde düşünüldüklerinde ilgili bireylerin eylemleri üzerine verilen ahlaksal yargılar ne olursa olsun. Gerçekten de, dünya-tarihi durumun ikinci yanıyla ilgilenmez. (...) Ortaya koymaya çalıştığım nokta Hegel’in metafiziğinin onu Hıristiyan tanrıbilimcinin kabul edemeyeceği vargılara sürüklemekte olduğudur. s. 71-72
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.