TOZPEMBE YIPRANIŞİlk kez 1954 yılında telaffuz ettiği “Diriliş” kelimesini günümüze kadar hiç susmadan haykıran bir yazarın kitabını okumak kolay değil elbette. Sayfalarca süren biyografisini bile
okuyamadığım Sezai Karakoç’un bu kitabını nasıl okudum inanın ben de bilmiyorum. Ama okudum. Pembe kapağının ardında ne tür düşüncelerin olduğunu bilmeden okudum. Ağır
diline, sert kelimelerine rağmen, pes etmeden okudum. Anlamakta zorlansam da aklım başka yerlere gitse de geriye dönüp tekrar tekrar okudum. Israrla, inatla, büyük bir çabayla
okudum…
Kitap yılların birikimini içeriyor. Edebiyat, tarih, felsefe, sanat, siyaset… herkesin ilgi alanına uygun bir bölüm bulabileceği çok yönlü bir kitap. E haliyle okunması için de belli bir düzeye gelinmesi gerek. Konulara az çok hakim olmak en azından kulaktan dolma bilgilere
sahip olmak bile kitabın anlaşılmasında büyük rol oynayabilir.
Yazar, kitabında Rönesans öncesi ve sonrası dönemlere değinerek insanın mı yoksa çevrenin mi değiştiğini, onun aslında kim olduğunu ama kim olmak istediğini, nerede
olduğunu ama nereye gitmek istediğini, yükseliş ve çöküş devirlerini, ne istediğini bilmeden ama buna rağmen körü körüne batıya yönelen, gittikçe kendi özünden uzaklaşıp yeni arayışlar içerisinde oradan oraya savrulup yıpranan insanlığa “ Evet, insanlık Batı’yı içiyor. Fakat bu içiş onu şifaya götürmüyor. Hatta yavaş yavaş zehirliyor onu.” diye seslenerek Batı’nın
aslında ne olduğunu insanın yüreğinden tank gibi geçen kelimeleriyle uzun uzadıya bıkmadan sıkılmadan anlatmış.
Pek çok defa mesleğinden istifa etmiş yazar. Niye? Ne uğruna? İnsanlığa seslenmek, onları uyandırmak, bir şeyleri anlatabilmek uğruna. Kalemini sivrileştirmek, kağıtları delmek
uğruna. Bütün hayatını adadığı fikri, düşünceleri ve edebiyatı uğruna, tozpembe kapağının üzerindeki yaldızların güneşe çıktığında etrafa saçtığı ışığı insanlığın üzerine yansıtıp belki de
bu sayede parmaklarımı başlığında gezdirdiğimde hissettiğim yıpranmışlık hissini silmek uğruna…
Daha çok eleştirel, tartışmacı anlatımının yanı sıra bazen okuyucuyu azarlayan bazen de yüzüne su döküp ayıltan üslubuyla yıllar önce bile yazılsa hâlâ günümüze ışık tutan, zengin içeriği sayesinde pek çok alanda alternatif ve güncel kaynak arayışında bulununlar için faydalı ve bilgilendirici bir kitap. Ama Sezai Karakoç’u tanımak, kitaplarını okumak isteyenler için başlangıç kitabı kesinlikle bu değil, hangi kitabı bilmiyorum ama bu değil :)))