Gönderi

"Farz et ki şu kadeh oyunun kendisi. İçinde şarap yok, kurallar var, kanla yazılmış kurallar. İçmeni istesem kana kana içebilecek misin?" Gösterdiği kadehe baktım. O anlatırken kadehe dolanmış bir yılan çizdim kafamda ve gözlerimi kırpıştırarak sildim. Tehlikeli olan, oyunun kendisi miydi, yoksa oynarken kurallardan şaşmamak mı? "İçmem gereken bu kadehi tehlikeli yapan oyun mu, yoksa senin kuralların mı?" "Bu oyunu tehlikeli yapan en önemli kural, duygulara yer olmaması. Canın acıyacak, belki üzüleceksin, hayal kırıklığına uğrayacaksın." O bunları söylerken aramızda oluşan tehlikeli çekimi düşündüm ve söyledikleri daha anlamlı hale geldi. Yanaklarıma akın eden ısı, yutkunmama neden oldu. Tok çıkan bu sözlerine bir cevap dahi veremedim ama o, benden cesur davranarak can alıcı şeyi söyledi: "Artık istesen de istemesen de bu oyunun bir parçasısın. Kendini karalarken, en önemli kısmını beyaz bırakan yarım parçasısın sen bu oyunun."
·
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.