Herkes nasıl, yaşamasının bir yerinde, olup bitmiş mutlak bir mutluluk umuyor ve ulaşamadan ölüyorsa, ben de öyle ümitler besliyordum. Şu kadar yıl ıstırap, şu kadar yıl zahmet çekeceğim; sonra mesut olacağım. Artık hep mesut. Devamlı ve sürekli olarak. Kesintisiz. Bu yanlış tutum, insanı çürütüyor. Dayanıksızlığın nedeni bu. Istırap uzuyor, genişliyor, yayılıyor; zahmetler oraya buraya yapışıyor. Saadet bir türlü gelmiyor. Kurulmuyor. Kurulamıyor. Halbuki insan hayal imkanlarını, direnme gücü ve yaşama sevinciyle orantılı olarak ayarlamalı. Yaşamasını bir mücadele dengesi haline getirmeli. O zaman yenilmek yok. Hiç olmazsa yenilginin bir bozguna, kan kusturucu bir paniğe dönmesi yok.