Vay be! Birkaç saatlik güzel bir maceraya çıkmış gibi hissediyorum kendimi. Öyle kesif bir tat bırakıyor ki ağzında, aynı sobanın acı çayı gibi...
Yazarla Hakkaride Bir Mevsim kitabında tanışmıştım. Kısa cümlelerine ve farklı tarzına rağmen o kadar çok anlatıyordu ki, insan okurken şaşırmadan edemiyor. Usta bir kelime cambazı gibi adeta Ferit Edgü. Kelimelere gizlediği birden fazla anlamal üç-dört sayfalık bir öyküyle bile sizi diyardan diyara sürüklüyor. İşte Doğu öyküleri de böyle bir kitaptı. Başlardaki kısa öyküler sonlarda iyice minimalist oluyor ancak bu insana daha çok keyif veriyor. Bir bakıyorsun kitap bitmiş. Ancak kısa olmasına aldanmayın. Öyle basit bir kitap değil. Seni içine çekiyor, aklını başından alıyor ve yazarla birlikte kendini doğunun bir köyünde kıtlama şekerle çay içerken buluyorsun. Ağzımda bu tatla okudum bütün kitabı. Eski zamanların kara kışlarında evde sessizliği dinlemeyi o kadar güzel anlatmış ki özenmeden duramıyor insan. Yanlızlığı bile özlüyor...
Harika bir yapıt harika bir öykü, zaten yazarın hikayeleri bol bol ödüllere layık görülmüş. Hakkaride bir mevsim de dahil bütün kitaplarına bakmanızı tavasiye ederim.