Orhan Pamuk’un çok katmanlı tarzında yazdığı muhteşem bir emeği barındıran eseri. Evet bu kitap muhteşem bir emek ve çalışma işe ortaya çıkmış. Bunu okurken o kadar hissediyorsunuz ki... öyle haydi elime alayım hemen 2 günde bitireyim tarzında yazılmış bir kitap değil. Okuması ve dili, içerdiği bilgiler, yer yer okuyucuyu kitaptan uzaklaştıracak kadar bilgi içermesinden dolayı çok hızlı akan ve yormayan bir kitap değil. Zira Pamuk okurlarının da çok overrated okurlar olduğunu düşünmüyorum. Kitabın konusuna birazdan değineceğim ama öncelikle genel olarak bilinen bir konuya değinmek isterim. Muhteşem kıyaslama : Benim Adım Kırmızı ve Gülün Adı adlı kitap çok karşılaştırılıyor. Çünkü her iki kitapta katmanlı ilerleyen ve yer yer çok fazla bilgiye boğan iki eser. Bir eserde 5 günde incelenen ve bu koca 5 günü cinayetleri ile araştıran ve inceleyen bir kitap var. Diğer tarafta 7 koca gün ve kilisede işlenmiş cinayetleri araştıran ve çözümleyen iki adamın hikayesi. Yani genel olarak konuları tabi ki benzer. Birinde nakkaşlar öldürülürken , bir diğerinde ise papazlar öldürülüyor. Yani Pamuk tabi ki bu büyük bilim adamı Umberto Eco gibi bir üstaddan etkilenmiş olabilir. Bu çok normal değil mi? Her yazar bir diğerinden etkileniyor. Türk edebiyatında Oğuz Atay mesela Körleşme kitabının yazarı Elias Canetti’den aşırı etkilenmiştir ve bunu da dile getirmiştir. Bu kötü bir olay mıdır ki biz yani Orhan Pamuk gibi bir edebi dehayı böylesine eleştirebiliyoruz. Yahu adamın bir videosu var youtubeda röportajı daha doğrusu. Bir dolu binlerce kitap olan bir kütüphane gösteriyor. Diyor ki ben bu, iran edebiyatı, şehname ve minyatür sanatı ile ilgili yüzlerce eseri Benim Adım Kırmızı’yı yazarken ve yazmadan önce okudum. Bir başka röportajında ise ; Birgün yolda evimizin altındaki sokaktaki bir dükkanda oturururken kanalizasyondan bir ceset çıktı. Ve ben sanki ışınlandım diyor. Sanki Osmanlı ve 1500 lü yıllarda idim diyor ve o gün bu kitabı tamamen kafasında kurguladığını söylüyor. Ayrıca Pamuk’un resme bu denli yatkınlığı ve ilgisi çocukluğuna dayanıyor arkadaşlar. Adam ömrü boyunca ressam olmak istemiş, mühendislik okumuş bırakmış sonra roman yazmaya başlamış. Yani Benim Adım Kırmızı kitabı minyatür sanatında Kitaba gelecek olursam. Konusuna değineceğim. Osmanlı döneminin 1500 lü yıllarının İstanbul’unu anlatıyor kitap. Dönemin padişahı kendi şahnamesini yaptırmak için dönemin en ünlü nakkaşlarını tutar kendine. en iyi nakkaşlardan zarif efendi'nin öldürüldüğünün anlatımıyla başlar kitap. ve bu kısa giriş sonrası asıl konu olan katil aranmaya başlanıyor. Kitapta bölüm bölüm isimler var. Benim adım Şeküre, benim adım Kara, benim adım leylek vs gibi. dört yıl önce savaşa giden kocasının dönmesini bekleyen iki çocuklu şeküre artık umudunu yitirmiştir ve yeniden evlenmek ister. bu nedenle babası enişte efendi tarafından osmanlı padişahı için yapılacak gizli bir kitap hazırlığına yardım eden ünlü nakkaşları (zeytin, leylek ve kelebek) gizlice izlemeye başlar. bu esnada enişte'nin yeğeni kara istanbul'a geri döner. kara, gençliğinden beri şeküre'ye aşıktır. zarif efendi'nin ölümü sonrasında nakkaşlar arasında büyük bir korku olur. herkes bir şüpheli bulma derdindedir. ancak kimsenin gizlice hazırlanan kitaptan haberi yoktur. eserde herkesi konuşturuyor Orhan Pamuk. herkesin düşüncelerini, duygularını okuyoruz; şeküre'nin, kara'nın, zarif efendi'nin, bir ağacın, kırmızının hatta katilin de. kitap aynı zamanda batı'nın resim anlayışını ayrıntılarıyla okuyucuya sunuyor, islami kültürden alıntılar yapıyor. Hüsnü aşk , Hüsrev ile Şirin ve dönemin İran Şahlarından tutun da onların ünlü nakkaşlarına kadar sayısız bilgi dolu. Çok beğendiğim bir eser oldu. Orhan Pamuk’un zekasına hayran kaldım. Sanatsever insanların okurken zevk alacağı bir kitap. Ve sanırım Pamuk’tan okuduğum şu ana kadar ki en muhteşem kitap buydu diyebilirim.

Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202316,1bin okunma

··

32 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

gökçe