Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

609 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Coğrafya kaderdir
Aşağıdaki sorular ilginizi çekiyorsa ve araştırmacı bir yapınız varsa bu kitaptan fazlaca zevk alacağınızı düşünüyor ve okumanızı tavsiye ediyorum. # Hangi insanın aklına bir bitkiyi evcilleştirmek geldi, neden geldi ve bunu nasıl başardı? # Neden bazı yabani bitkiler evcilleştirilirken çoğu evcilleştirilemedi? Günümüzde bu kadar ileri tarım bilimi varken bile çoğu yabani bitki neden hala evcilleştirilemiyor? # Neden günümüzde toplumlar arası ekonomik, bilgi ve teknoloji açısından bu kadar fark var? Bunun ana sebepleri neler? Ve bu sebeplerin temelindeki ana sebepler neler? # Neden ilk tarıma geçiş M.Ö 8000 tarihlerinde oldu neden çok daha önce geçilemedi? # İnsanlar neden tarıma geçmeyi tercih etti? Yararları ve zararları ne oldu? Tarıma geçiş ile imparatorlukların kurulması arasında nasıl bir bağ var? # İnsana ait ilk kalıntılar kaç yıllık ve nerelerde bulundu? İnsanların dünyaya yayılışı nasıl oldu? Amerika ve Avustralya kıtalarına ilk insanlar nasıl gitti? Neden Avrupa bu kıtaları keşfetti de Amerika yerlileri Avrupa’yı keşfedemedi? # İlk tarım neden Bereketli Hilal’de başladı? Neden köpekten başka hayvanın evcilleştirilemediği bir zaman da bu bölge de inek, keçi, koyun, domuz evcilleştirilebildi? # Tarıma ilk geçen Güneydoğu Asya insanları iken şuan niye en ileri toplumlar buralarda değil? # 200 kişilik bir İspanyol ordusu nasıl 80000 kişilik İnka imparatorluğu ordusunu yenebildi? Avrupa nasıl bu kadar rahat Amerika kıtalarını ele geçirebildi? # Neden Dünya’da çoğu hayvanın soyu tükendi? Neden Afrika ve Avrasya’daki büyük memelilerin soyu tükenmezken neden Amerika, Avustralya ve sonradan keşfedilen adalarda büyük memelerinin soyu tükendi? # Neden zebra gibi bazı hayvanlar evcilleştirilemezken neden at gibi hayvanlar evcilleştirilebildi? # Dünyada ki 6000 dilin 1000’i neden Yeni Gine’de? Yeni Gine’nin 10 katı olan Çin’de neden sadece 8 dil var? # Afrika tarihinde neler oldu? Homo Sapiens’in ana yurdu olan, çeşitli iklimleri olan, dünyada eşi görülmemiş bir insan çeşitliliğine sahip olan Afrikalılar neden Avrupa’yı sömüremedi de, neden Avrupa Afrika’yı sömürdü? ---------------------------------------------------------------- Kitabın ana çıkarımı ve bize kattıklarına gelirsek. Öncellikle müthiş bir genel kültür ve tarih bilgisine sahip olacaksınız. Bundan da önemlisi farklılıklara karşı varsa bazı milletlere, kültürlere karşı ön yargınızı yıkmanızı sağlıyor kitap. Bunu insanların ortak noktalarını, aralarında ki farklılıkların temelini göstererek yapıyor. Örneğin Çin diyelim. Çinlilerin neden bu kadar kalabalık olduğunu anlıyorsun. Neden önüne gelen her hayvanı yediklerini anlıyorsun vs. (Doğru ya da değil, asıl mesele burada binlerce yılın sonucunda gelen bir kültür ve bu kültürün sebebini görebilmek.) Kendimce örnek vermem gerekirse bizler Çinlileri yadırgıyoruz, Hindistan’da ki bazı insanlar bizleri sığır eti yiyoruz diye yadırgıyor, vejeteryanlar tüm et yiyenleri yadırgıyor, şimdilerde sentetik et üretiminden bahsediliyor belki ileride tüm dünya hayvan kesimine karşı bir duruş sergileyecek, hatta bitkilerin hisleri olduğundan bahsediliyor belki 50 yıl sonra yeşillik yiyenleri yadırgayanlar çıkacak... Hepimiz aynıyız aslında fakir bir ülkedeki insan, Avrupa’da ki insandan daha aptal olduğu için o durumda olmadığını daha iyi anlıyor ve özümsüyorsun. Bunun en güzel örneğini şu şekilde vermiş yazar: Polinezya adalarında yaşayan Maorilerin bir kısmı Chatham adalarına gidip yerleşiyorlar ve Moriori oluyorlar. Yüzyıllar geçerken bu sırada Morioriler çevre etkisi yüzünden avcılık ve toplayıcılığa dönüp ilkel kalırken. Maoriler uygum ortam yüzünden tarımda ilerleyip çevre adaları da fethederek imparatorluk haline geliyorlar. Bu geçen 500 yıla yakın sürede bu iki akraba topluluk birbirini unutuyorlar. Sonrasında Maoriler, moriorilerin adasını bulunca buraya gelip herkesi öldürmüşler. Hayatta kalan bir Moriori ise olay hakkında şunları anlatıyor: ‘’Bizi koyun gibi boğazlamaya başladılar… Çok korkmuştuk, çalılıkların arasına kaçtık, yerin altındaki oyuklara, düşmanın elinden kurtulmak için nereyi bulursak oraya saklandık. Saklanmanın hiçbir yararı yoktu, bizi bulup öldürüyorlardı – erkek, kadın, çocuk demeden.’’ Bir Maori ise şunları anlatıyor: ‘’Göreneklerimize göre el koyduk ve herkesi yakaladık. Tek bir kişi bile kaçamadı. Bazıları bizden kaçtı, onları öldürdük – ne olmuş yani? Bizim göreneğimiz buydu?‘’ Bu bile aslında insanlık tarihinin bir mini özeti. Kitapta en sevdiğim bölümlerden biriydi. Bunun gibi Jared Dıamond farklı kıtaların farklı farklı toplumların genetik ve dil kökenlerini araştırarak çarpıcı sonuçlara varıyor. Niçin bazı mikroplar insanları öldürmek için evrimleşti? Taşıyıcısı öldürmesi kendisini de öldürmek demek sonuçta. Neden karşılıklı yarar odaklı evrimleşmedi? Bu kısımda hoştu. Cevap kısaca mikropların büyüme, güç ve hızlıca çoğalma isteğinde yatıyor. İnsan nasıl güç ve büyümek için yaşadığı dünyayı yok ediyorsa işte mikrop da aynısını yapıyor. Mikrop ve insan arasında ki benzerlik! İnsanlara mikrop diye boşuna demiyorlarmış. :)Ama yine de önemli bir fark var; mikropların yaşayabileceği milyarlarca taşıyıcı varken insanların sadece bir tane dünyası var. Irkçılığın doruk noktası büyük coğrafi keşifler ardından gelmiştir. Amerika, Afrika ve Avustralya kıtalarına giden Avrupalılar karşılarındakine kıyasla net üstünlüklerini görünce kısıtlı bilgilerle bunu sadece kendilerinin onlara kıyasla üstün varlık görerek açıklayabildiler. Bizde olsak aynı şeyi düşünürdük büyük ihtimalle. Bunun böyle olmadığı sonradan bilimsel açıklamalarla kesin olarak anlaşıldı. Nasıl ki bir psikolog hastasını daha iyi tanıyabilmek ve hastalığının kaynağını anlayabilmek için hastasının çocukluğuna, geçmişine iniyorsa. Yazar da insanlığın, milletlerin, farklı kıtalardaki farklı farklı toplumların çocukluğuna inerek kimliklerinin, kültürlerinin kaynağını anlamaya çalışıyor. Coğrafya kader midir? Bizi biz yapan ne kadar biziz? Kaderimiz, toplumların kaderi ne kadar ellerinde? Aslında bu soruların da cevaplarını vermiş oluyor yazar. Kitap aslında baştan sona bunu anlatmaya çalışıyor. Aramızdaki farklılıkların kaynağının ne olduğunu görürsek, empati yapabilirsek, anlayabilirsek bu sorunları da çözebiliriz. Kitabın bana en büyük katkısı bunlar oldu. Okuyacak herkese şimdiden iyi okumalar. Kararsız kalanlara da mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum, kitabın sonunda iyi ki okumuşum diyeceksiniz. Yadırgamalarımızın, önyargılarımızın, tahammülsüzlüklerimizin, öfkemizin, egomuzun kaynağı bilgisizliktir. Kitapla kalın, bilginin peşini bırakmamanız dileğiyle.
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Pegasus Yayınları · 20187,6bin okunma
··
546 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.