Ahlâki pişmanlık şimdi söz konusu iş ya da eylemden önce ona olan eğilimin, zihnin karşı dürtüleri açık ve tam olarak düşünmesine izin vermediği, bilakis onu hep yeniden kendi lehine olan dürtülere yönelttiği için özgür alan bırakmamasıyla belirlenir. Ama şimdi o şey yapıldığında bu dürtüler gücünü kaybeder ve neticede etkisiz hale gelir. Bunu sağlayan yapılan işin kendisidir. Şimdi gerçeklik zihnin önüne zaten gerçekleşmiş olan eylemin sonuçları olarak karşı dürtüleri çıkarır ve zihin o zaman, yeteri kadar düşünülmüş ve dikkatle ölçülüp tartılmış olsaydı bunların daha güçlü olacaklarını bilir. Böylece insan gerçekte iradesine uygun olmayan şeyi yaptığının farkına varır. Bu farkına varış pişmanlıktır çünkü o tam bir zihinsel özgürlükle hareket etmemiştir; zira dürtülerin tümü etkin hale gelmemiştir, iş ya da eyleme karşı olan dürtüleri saf dışı etmiş olan şey telaş ya da aceleyle yapılan iş durumunda heyecan, düşünüp taşınılarak yapılan iş durumunda ise ihtirastır. Çoğu kez bunun nedeni şudur: İnsandaki akıl melekesi karşı dürtüleri ona soyut olarak sunar, bu doğrudur fakat burada akıl melekesi ona bunların bütün muhtevasını ve gerçek anlamını imgelerle sunacak kadar kuvvetli bir hayal gücü ile desteklenmez. Söylenen şeylerin örnekleri intikam, kıskançlık veya tamahkarlığın cinayete yol açtığı durumlardır. Cinayet işlendikten sonra bunlar ortadan kaybolmuş ve şimdi adalet, duygudaşlık, eski dostluğun hatırası seslerini yükseltmiş ve eğer daha önce onların konuşmalarına izin verilmiş olsaydı söyleyecekleri her şeyi söylemeye başlamışlardır. Ardından acı pişmanlık ortaya çıkar ve der: "Eğer o olmamış olsaydı, bu asla olmazdı."
Sayfa 18 - Say yayınları