Okumanın şifası nerededir biliyor musun ablacan, bazen o kadar yoğun yaşarsınız ki o zihni boşaltmanın, o derişik zamanı seyreltmenin tek yolu bir kitapla manzarayı değiştirmektir. Çünkü zihnini başka düşüncelere açmak gereksiz saplantılardan insanı kurtarır, bir anestezi gibidir, aktiviteyi en aza indirip duygusal teras etkisi yapar :))
Aynı dilden konuşmanın ilişkide ölüm kalım meselesi olduğu kesin :) Aynı dilden konuşabilmek için de insanın karşısındaki kişinin iç dünyasına içtenlikle açılması lazım. Bunu söz gelimi insana şiirde aşılayabilir, hiç ilgisi yokmuş gibi görünen tarih kitapları da, felsefi bir bakış açısı mesela, işi kökten çözebilir -var ise şayet- habis hücreyi tek hareketle deforme ettiği kısımdan çekip atabilir. Fakât çok okuyan insanların kendi derinliklerinde yolu bulamadığı olur, o kadar çok yürümüştür ki o yolda, artık geriye dönmek ilgisini çekmiyor olabilir.
Ama okuma alışkanlığı olan birinin gözlerinde yakaladığınız farkındalığın bir eşi daha yok. Bu bedenle hiç değilse kendini arama sapağına girmiş kadar okumak mühimdir. :)
"Hayır ben sen değilim, yahut seni benimle eşleyen yanlış yapar ama birbirimize benzedik, bu benzerlik bütün kitaplarda çıkıyor karşımıza, senin gülüşün ve benim hüznüm binlerce kitabın verdiği ruha bir kımıltı gibi yerleşiyor..." Diyebilmelidir...
Ve iddia ediyorum ki, bir insanı gerçekten tanımanın tek yolu birlikte okumalar yapmaktır, çünkü sizin senelerce yapamadığınızı bir kaç satır çatır çatır yapar :)) Bu nedenle nişanlılık döneminde böyle tecrübeler şarttır :))
Derin saygımla... :)