Duyunca çıldırdığımı bildiğim, hatta çıldırdığımın farkında bile olmadığım tüm kavramların toplamı işte bu kitap. Okurken, Socrates’ımın ruhunu kitaptaki karakterleri tokatlaması için yanlarına göndermek istedim. Gözümün önüne, evlenip çocuk yapmanın mutluluğun Nirvana’sı olduğunu sanan toplum tarafından formatlanmış beyinlerin, senelerce hayalî
bulutların üstünde gezinip sonra da birden o realitede kendilerini buldukları andaki şişmiş ve şeffaf bakan gözleri, tahammül etmekten yorulmuş bedenleri geldi. Sürekli yargılayan, şöyle-böyle olmalısın diyip hiçbir çözüm yolu ve destek sunmayan ve psikolojik tacizde bulunan, ruhları hapiste sıkışmış insanların seni de kendi hücrelerinde huzur bulmak için yanlarına çekmeye çalışması...İkiyüzlülük, sabitlik, bencillik...
Herkes kendi ‘market’ini bilse veya bilmek için çaba harcasa dünya çok daha guzel bir yer olurdu ve bu işe o raftaki karton meyve suları bile sevinir, neşeyle titreşir, içeni aydınlatırdı.