“Hani, bakırcı ustasının yanına bir çırak girmiş. Çırak bir gün işe gelmiş, ertesi günü yok! Ustası merak edip evine gitmiş, kapıyı çalmış. Çocuğun annesi görünmüş pencerede. ‘Oğlum artık gelmeyecek, mesleği öğrendi, kendisi dükkân açacak’ demiş. Sonra anlatmış: ‘Nasıl olsa kolay! Bakırı alıyorsun, döve döve biçim veriyorsun!’ Usta dayanamamış: ‘Vay kerata! Sadece kendisi öğrenmekle kalmamış, annesine de öğretmiş!’
Benimkisi de o hesap! Agop Arad’dan öğrendiklerimle Kemal Özer’in ilk kitabı Gül Yordamı’nın kapağını yapacaktım.”