Gönderi

İçinde hayat gizleyen karaltılarız hepimiz. Çözülememiş sırlar, dile getirilmemiş itiraflar, göz ardı edilmiş gerçekleriz. Uzun bir şarkının melodisine uymaya çalışan tedirgin notalarız. Kulak verilmeyen iç çekişleri, sessiz hıçkırıklar, histerik kahkahalarız. Hiç açılmamış paragraflar gibi çoğu zaman günlerimiz. Nihayete ermemiş, ermeyecek, bir yere bağlanmadan kendi halinde sürüp gidecek fısıltılar, derin iniltileriz. Ne geçmiş ne gelecek ve ne de şimdiki zaman, bir yere birikmeyen kıt nefesleriz. Çok uzun süren kısacık hikayeler, bir anın içinde doğup bir anın içinde ölenleriz. İçlerini yağmur sularının doldurduğu minik ayak izleri... Yırtıcı sözler, kanayan yaralar, kangren olmuş duygularız. Sıradan sözlerle örülü ayrılıklarda dikenli tellere takılmış cesetler gibi takılıp kalmışlarız. Kavuşmaların içindeki korkulu ihtimalleriz. Fincanın dibinde koyulaşan telve, bardağın içinde soğuyan son yudumlarız. Düşüncelerin durmadan sökülen yeri, ideallerin düğümlenmiş köşeleri, sebepsizce büyüyen umutların kırık parçalarıyız. Nasihat tutmazlar, söz dinlemezler, serseri yürüyüşler, kör koşullarız. Su soğuduğunda kulaç atmaktan vazgeçenler, yosunlara takılıp düşenleriz. Denizlerden daha derin, rüzgarlardan daha serin olmaya azmeden kifayetsiz hayalperestler...
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.