Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

214 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Atatürk sevdasıyla bilinen yazarlardan olan Yakup Kadri’nin Yaban kitabı, aydın kesim ile hor görülen ve ezilen köylülerin arasındaki aşılması imkansız engeli anlatıyor. Hayvanlara köylülerden daha fazla yakın hisseden Ahmet Celal ile onu “Yaban” olarak gören köylülerin ilişkisini etkileyici bir dille aktarıyor yazar. Başta köylüleri hor gördüğü için eleştirilse de, aslında aydın kesimi “Ne ektin ki, ne biçeceksin” diye eleştiriyor Yakup Kadri. Kurtuluş Savaşı dönemini çok güzel ve yalın bir dille aktaran bu kitabı, o dönemi merak edenlere tavsiye ederim. Ayrıca, İletişim Yayınları’nda okuduğum ön sözü çok beğendiğim için onu buraya kopyalamak istedim. -- Spoiler -- İletişim Yayınları Önsöz Yaban’da zaman olarak 1.Dünya Savaşı’nın bitiminden Sakarya zaferinin kazanılışına kadar olan süre alınır. Savaşta bir kolunu kaybetmiş İhtiyat Zabiti Ahmet Celal’in kişiliğinde tanırız yenilgiyi. Mekânsa, adı verilmemekle birlikte, Haymana ovasının ortasında, Porsuk Çayı dolaylarında bir köydür. Anlatım biçimi olarak da anı türü seçilmiştir. Milli Mücadeleyi konu alan romanda, köyün ve köylünün durumu, Kurtuluş Savaşı’ndaki tavrı Ahmet Celal’in gözüyle verilir. Yine onun köylülerle ilişkisi halk aydın kopukluğu biçiminde belirir. Köylülere göre bir yabandır Ahmet Celal. Konuşması, tavırları, giyimi, düşünceleri, duyarlığıyla onların dünyalarının dışındadır. Kafasındaki, benliğindeki acılardan kurtulmak için eski neferi Mehmet Ali’nin köyüne gelmiş, köylülerin arasına karışarak, kendini doğaya bırakarak yenilenmeyi ummuştur. Ama çok geçmeden yabanlığının bir yazgı olduğunu fark eder: “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim? Soru budur işte: Dış cephem değişmiş neye yarar? Sorun da şu: Ben asıl bu toprağın malı olmayan ve hepsi dışarıdan gelen maddeler ve unsurlarla yuğrula yuğrula adeta sınai, adeta kimyevi bir şey halini almışım.” Böylece toplumsal bir boyuta yerleştirir konuyu Yakup Kadri. Tarihsel oluşumu açısından Türkiye’nin Aydın Sınıfı’dır yargıladığı. Ahmet Celal, salt bir roman kahramanı değil, bir prototiptir. Yakup Kadri, Yaban’la gerçek dışı, bir düş ülkesi görünümündeki köy edebiyatını yıkmıştır. Çirkin, kısır bir doğa, pis bir çevre; illetli, sakat insanlar, cehalet, kör inançlar, içgüdülerin yön verdiği bir yaşama biçimi… çizilen tablonun renkleri bunlardır. Savaş sanki bu insanların dışında olup bitmektedir. Askere çağrılma korkusu dışında ilgilenmezler savaşla. Milli Mücadele’ye karşı köylülerin tavrıyla Ahmet Celal’in tavrı birbirinin tam karşıtıdır. Bozgundan sonra geri çekilen düşman askerlerinin yaptıkları zulüm bile tepkiye yol açmaz. Tevekkülle kabullenilir. Bir kolunu onlar için veren Ahmet Celal ise deliye dönecektir. Ama onu acıya salan bu durum, kendi eseridir. Anadolu halkını, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bırakmıştır. Ne ektin ki, ne biçeceksin? diye sorar Ahmet Celal Türk aydınına. Romanın bir başka bölümünde, Ahmet Celal’in eski neferi Mehmet Ali’den söz edilirken sorun daha kapsamlı bir biçimde konulacaktır. Burada Yakup Kadri’nin kişilerini ele alışının doğruluğu üzerinde de durmak gerekir. İnsanın çevreyle ilişkisinin önemini kavramış bir romancıdır karşımızdaki. Ahmet Celal, köye geldikleri günden beri başka bir Mehmet Ali’nin varlığıyla tanışır. Eski neferi değildir bu. Asker olmazdan önceki haline dönmüştür Mehmet Ali. Ona göre geriye doğru bir gelişmedir söz konusu olan. Bu gözlem Ahmet Celal’i şu doğruyu saptamaya götürecektir: Talim, terbiye, iyi misal, bunların hepsi geçici şeylerdir. Ve çevre değiştirmedikçe, insanın gelişmesine imkân yoktur. Bu küçük mülahazadan Türkiye’deki yenilik ve garpçılık hareketlerinin, neden başarısızlığa uğradığı sorununa kadar çıkabiliriz. Bu düşünce yukarıdaki alıntılarla birleştirilirse, Yaban’da işlenen tezin yüzeysel bir halk-aydın çatışması olmadığı, romancının bu çatışmaya, bu kopukluğa yol açan temeldeki soruna dikkati çektiği görülür. Yaban’ın, döneminin gerçekçilik anlayışına uygun bir roman olduğunu söylemiştik. Bu gerçekçiliğin, Zola ve Balzac etkisi taşıdığı, giderek Yakup Kadri’nin, Toprak ve Köylüler romanlarından esinlendiği de öne sürülmüştür. Gerçekten de Yaban’la söz konusu romanlar arasında kimi benzerlikler bulmak mümkündür. Yaban’ın özellikle köylü kişilerinin sergilenişinde natüralizmin izleri de görülür. Ama bu, birçok roman için de öne sürülebilecek teknik bir ayrıntıdır. Roman yazarının eğitimine, düşünce birikimine bağlıdır, giderek kültürel bir ortamın sonucudur. Böyle olduğu için de doğaldır. Önemli olan romanda kullanılan malzeme ve malzemeyle verilen biçimdir. Konuya bu açıdan bakılırsa, Yaban’ın yerli ve ulusal nitelikler taşıdığı görülür. Psikolojiye girildiği zaman bile evrensel boyutlara ulaşıldığı söylenemez. Yaban’ın eskimeyişinin, okunurluluğunun sırrı da buradadır. Köyü ve köylüyü anlatan ilk gerçekçi Türk romanlarından biri olarak değil, ilk yerli romanlardan biri olarak önem taşır. Bu kadar da değil. Yakup Kadri kişilerini verirken kaba bir tasvire girmez. Ayrıntılar titizlikle seçilmiş, anlatılan kişiyi yansıtacak en tipik çizgiler kalınlaştırılmıştır. Kişilerinin dış görünümüyle ilgili ayrıntılardan çok, kişiliklerinin, benliklerinin dışa vurumu olan davranışlar belirginleştirilmiştir. Romanın, Ahmet Celal’in anıları biçiminde yazılmış olması, öz biçim uyumunda başarıyı sağlar. Konuşan Yakup Kadri’dir, biliriz. Ama Ahmet Celal adının ardına gizlenmesi anlatım biçiminden dolayı batmaz. Tersine, işini kolaylaştırır bile. Bir Yaban’ın gözlemleri, izlenimleri, düşünceleri, duyularıdır bunlar. Elbette bölük pörçük olacaklardır. Ama bu parçalarla yavaş yavaş bir bütün oluşturulduğu görülür. Yalnız Ahmet Celal’in köylülerce yaban sayılışının nedenlerini değil, onun kendisinin yabanlığının bilincine varış sürecini ve köyün, köylünün durumunu da buluruz bu bütünde. Yaban meziyetleri kusurlarından çok olan bir romandır. Üstelik bu kusurlar, yazarında olduğu kadar yazıldığı dönemde de aranmalıdır. Bu kısa ön söz, Yaban üzerine bir inceleme ya da eleştiri olmaktan çok bir sunu niteliğini taşıyor. Yazarı artık yaşamayan, Türk edebiyatının klasikleşmiş bir eserini okurken nesnel ipuçlarını vermeyi amaçlayan bir sunu. Dolayısıyla, metni basıma hazırlarken ve bu yeni basımda bulunan eklerle ilgili kısa bir açıklama da yapmak gerekecek. Üstelik Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bütün Eserleri dizisinin ilki olduğuna göre, bir bakıma zorunlu bu.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,2bin okunma
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.