”işte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben
işte şu begonya, işte yalnızlık
işte su damlacıkları, alnımda kollarımda
işte yok oluşumdan doğan kent
hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız
ben dediğim koskocaman bir oyuk
koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
yetişip öne geçiyorum sık sık. sözgelimi
bir iki saatte bitiyor bir mevsim
iyi
bugün pazartesi mi? kapının, pencerenin durumu
salıyı gösteriyor.”