Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

210 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Yaşamak
Sabahın beşinde uyandım. Başka şeyler yapmam lazımdı ama balkonda üşüdükten sonra yatağın sıcağı konforlu geldi. Balkona sigara içmeye çıkmadım hayır. Sigarayı bırakamadığım zamanlardı evet. Yaşamın en dürtüsel isteğiyle açlıkla uyandım ve bir şeyler yemek için mutfağa gidince köşedeki saksıya bakma gereği duydum, yaşadığımı hissetmek için. ikinci defa hayata dönen birkaç kök telgraf çiçeğine bakmak açlıktan daha yoğun bir şekilde yaşadığımı hissettirebilirdi. Yine de içten içe böylesini fazla romantik buldum galiba ki bir şeyler yedikten sonra düşünmeye başladım. O dürtüsel eylemlerden daha önemli amaçlar için çalışmalıydım. böyle düşünmek daha insanî hissettitdi. "insanî" kelimesinin iyi şeyler kadar vahşet barındırdığını fark ettikten sonra bu kelimeyi olumlu anlamda kullanmamıştım, şimdi kullanmak uygar hissettirdi. Ama biliyordum, yeryüzünde açlık olduğu sürece uygarlık olmayacaktı ve ben acıkabilen bir varlık olduğum sürece varoluşumun dürtüsel yanı ağır basacaktı. Sonra kitaplığa dönüp o cümleyi hangi kitapta okuduğumu hatırlamaya çalıştım. -Evet Bozkırkurdu- altını çizmemişim yine de bulabildim mutluyum; "Bizim 'uygarlık', bizim 'us', bizim 'ruh' dediğimiz, bizim güzel ve kutsal diye nitelediğimiz şeyler sadece bir hayal miydi, öleli çok zaman olmuştu da yalnızca birkaç kişi tarafından gerçek ve canlı gözüyle mi bakılıyordu? Belki hiçbir vakit gerçekten var olmamış, yaşanmamıştı bunlar. Biz aptalların uğrunda uğraşıp didindiği şey belkide her zaman hayalden başka bir nitelik taşımamıştı." Anahtar kelimeyi yaşadığımı hissetmek'ten yaşamak'a indirgeyince işler kolaylaştı. Yaşadığımı hissetmek çok nadir karşılaştığım bir şeydi. Açlıkla hatırladığım olsa olsa yaşamak olurdu. Yeterince deneyimim yokken, gerçek ve canlı hissettiğim an rüzgarın içimden geçercesine estiği andı; uzun yürüyüşlerden çok dağ dere tepe çıkacak enerji bulduğum zamanlar. Sonra inip o dağın eteğinde bitirmiştim bu kitabı da. Daha sonra yaşadığımı en yoğun hissedişim yer ne o dağ ile ne de kekik kokuları oldu. Baticon ve dezenfektan kokan bir hastane odasında bilincimin açık olduğu son dakikalarda nefes almaya çalışırken fark ettim yaşadığımı. O anda bile yaşamaya odaklanmak yerine sonrasını düşünmekten alıkoyamamıştım kendimi. Mesleki deformasyon mu, monitöre görünce saniyelik de olsa o değerlerin ne demek olduğunu hesaplamak, kaç dakika daha düzelmezse kalbimin duracağını tahmin etmek? Yaşamın sonunda olduğumu bilirken bile devamına odaklanıyordum. O an tutup yaşamak ne güzel demenin anlamsızlığı mı? Hayır mesleki deformasyondan daha çok yaşam deformasyonu; sonraki evreyi düşünerek bir devam uğruna yaşamak. hayatım boyunca başka türlü yaşamamıştım ki. Daha fazlasına bilincim dayanmadı galiba, fizyolojik düşününce kalbim dayanmadı ve pompaladığı kanı biraz daha kıstı ama "... kalbim dayanmadı" fazla dramatik o yüzden bilincimin kapanma sebebini kendisine bağlıyorum. Uyandığımda hayati tehlike bitmişti. "ah yaşıyorum ne güzel" demek yerine doktorun söylediklerine odaklandım, çıkana kadar da bir sonraki aşamayı düşünerek sırayla hepsini yaptım. Sonra da yaşamı düşünecek fırsat olmadı özetle. Ama kabul ediyorum yaşadığımı daha yoğun hissettiğim bir an daha yok. Oysa yaşamı en yoğun hissettiğim anlar bir inanç ya da umutla dolduğum anlar olmalıydı. Buna inanmıştım. O umutlara sarılmadan yaşamın kendisine sarılmak kolaya kaçmak olacak ama daha fazlasına gücüm yok. Üstelik eklem ağrılarım da geri gelmiş. az önceki pasajı atarken okuduğum başka bir cümle soruyor; yaşamın benden ne istediğini. bulduğum cevapları yazmaktansa cümleyi yazıp cevapları yok saymak işime geliyor: "Yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. ama yavaş yavaş anladın ki, dünya senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf eviydi."
Bozkırkurdu
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,7bin okunma
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.