İslâm'ın hem bizim için yegâne menba olduğunu iddia ediyor, hem ne fıkhî olarak bir müktesebata sahip, hem de geçmişte yaşamış büyük alimlerimizin hayatına bigâne bir vaziyette isek biz de "slogan Müslümanı" derekesine çoktan farkında olmadan düşmüşüz demektir. Kant'tan haberdar, Nietzsche'nin kitaplarını okur vaziyette, Descartes'in "cogito ergo sum"unun ne manaya geldiğinin bilincinde olan Müslüman genç tabakat kitaplarını, hayırlı seleflerinin hayat hikayelerini merak etmiyorsa burada bir problem olsa gerek. Ayakta kalmamızın geçmişte bize bugün bu dinin ayakta olması adına mücadele edenlerin mücadelelerine gerekli kıymeti atfetmekle mümkün olduğunun şuurundaysak ne mutlu bize. Geçtiğimiz aylarda Rıhle kitabın neşrettiği bu esere kısaca bir bakalım: Ebubekir Sifil hoca bu toprakların yetiştirdiği belki de son büyük, velûd alimlerinden Zâhid'ül Kevseri'nin tanınması için hizmetlerde bulunan, cehdeden bi isim. Nitekim yıllar evvel tercümesini fevkalade bir şekilde yaptığı Makâlât'ül Kevseri'inin ilk cildini yayınlamış idi. İkinci cildin de eli kulağındadır, bu sene içerisinde neşredilir inşallah. Girişilen Kevseri külliyatı projesi kapsamında kolektif çalışılmaya başlanarak da hızlanıldı elhamdülillah. Bu eseri de Fatih Muhammet Yüksel hoca tercüme etmiş. Tercümede Hamza El Bekri'nin taliklendirerek 2016 yılında Arapça olarak neşrettiği risale baz alınmış ve onun talikleri de tercümeye dahil edilmiş. Kitabımızın müellifi İmamımız Zâhid'ül Kevseri Osmanlı'nın yıkılış sürecinde bu topraklardan hicret etmek zorunda bırakılmış, velûd bir âlim. Mısır'a yerleşmesinin en büyük sebebi ise ilmî münazaralardan uzak kalmama isteği. 19.yüzyılda Mısır modernist anlayışının propogandasını yapanların fideliği iken Osmanlı medreselerinin bakiyyesi iki büyük alim Mustafa Sabri Efendi ve Zahid'ül Kevseri Mısır'a yerleşerek oradan âlem-i İslâm'a bu akımların yayılmasını var gücüyle engellediler. Özellikle Vahhabilik eliyle Hanefi mezhebi başta olmak üzere imamlarımıza karşı yazılanlar, modernistlerin Efendimiz'in mucizelerinin reddiyle başlayan ve oryantalizmin taşımacılığını yapmakla devam eden anlayışlara karşı bu iki kuvvetli kalem görevlerini ifa ettiler. Elimizdeki "lemehâtü'n Nazar fi Sîreti-l İmâm Züfer" isimli eserde İmam Ebû Hanifenin talebesi, mutlak müçtehid, fakih İmam Züfer'in hayatı çevresinde hocaları, Ebu Hanife ile irtibatı gibi mevzular ele alınıyor. İmam Züfer Ebu Hanife vefat ettikten sonra yerine geçen ancak ömrü kısa süren büyük imamlarımızdan. Yalnızca 48 yıl yaşayan ancak arkasında hayırlı bir miras bırakan, Hanefi mezhebinin temellerinden bir temel olan imamımız Hicri 110 senesinde Isfahan'da doğmuştur. 158 senesinde ise Basra'da vefat etmiştir. Kendisi hakkında " Züfer ve Davut et Tâi birbirine muhabbet besleyen iki kişiydi. Davut et Tâi fıkhı terkedip ibadete yöneldi. Züfer ise ibadet ve fıkhı cem etti" denilen imam Züfer İmam Ebu Hanife gibi hadislerin hangisiyle amel edilip hangisiyle edilmeyeceği, nasih- mensuhunu ayırmada pek maharetli idi. İmam Ebu Hanife gibi zorla kadılık yapılması kendisine teklif edilince kabul etmeyen büyük imamımızın evi bu sebeple iki kez yıkılmış yine de direnmiştir. Yirmi seneden fazla Ebu Hanife'nin meclisinde bulunan imamımız İmam Züfer'i tanımak için bu eseri okumanızı ısrarla tavsiye ederim. Müslümansak ve hayata Müslümanca baktığımız iddiasında isek bizi kuşatan fıkhî hükümleri istinbat eden alimlerimizin hayatını kendimize feyiz kaynağı kılmalı ve onlardan ders çıkarmalıyız. Sa'y bizden, tevfik O'ndan.

Hanefi İmamların Biyografisi 1Muhammed Zahid el-Kevseri · Rıhle Kitap · 202111 okunma

··

287 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Fâtih