HayatEngin Geçtan’ın okuduğum ikinci kitabı.
Kitabın kapağında kuşlar uçuyor hayatın kısa olduğunu hatırlatırcasına…
Hayat tezatlarla dolu bir muamma… Hayat, bu tezatlar arasında her an evriliyor ve dönüşüyor. Geçip giden zaman bizi bir yerden bir yere sürüklüyor, bu baş döndürücü sürüklenişte bazen kendimize yaklaşıyoruz, bazen uzaklaşıyoruz kendimizden. Bu sürüklenişte temas ettiğimiz her şey bizi şekillendiriyor, yontuyor, törpülüyor. Bu sürüklenişte tüm tezatlıkları kendimizde dengeli bir şekilde bağdaştırabilirsek o zaman oluyoruz. Olmak yapmaktan önce gelir… Bizim olan hiçbir şeye yabancılaşmadan, kucaklamalıyız kendimizi… Egomuzu şişirmeden, beğenilme girdabına kapılmadan; kendimizi sevmeli, kendimiz olarak sevilmeliyiz. Zaman üstümüzden hızla geçmeden, zamanın içinden geçmeliyiz yavaşça… Ismarlama mutlulukların peşinde koşmadan, ruhumuzun derinliklerinden çıkıp gelen duygulara sarılarak… Ceplerimizden evvel gönlümüzü doldurarak… Hayatı kaçırmadan; başarıyı yakalayarak, hayatı başararak…Gereksiz yere düşünmeden, kaygılanmadan, korkmadan, yargılamadan, şikayet etmeden … Olduğu gibi dümdüz…Varlığımıza yetecek düzen ve hayat sözcüğünün hakkını verecek karmaşa içinde yaşayıp gitmeliyiz, kaosun kenarında… Hayatı kurutan, durağan bir denge hali değil bu; sürekli değişen ve dönüşen dinamik bir süreç, kaosun kenarındalık…
Mevzu hayat olunca, aklıma Behçet Necatigil’in “Kitaplarda Ölmek” isimli şiirinden şu dizeler düştü kitabın bir bölümünde:
Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.
...
Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.
Evet, o çizgi kadar sıradan ve yalın, hayat… Karmaşa ve zorluk, hayatı nasıl içinden çıkılmaz hale getirdiğimizde gizli…
Hayat tadında bir kitap, okunmasını tavsiye ediyorum. Gönlünüzce hayat diliyorum.
Hoşça kalın!